Keşfedilen İlk Çift Yıldız: Mizar ve Alcor

Prof. Ethem Derman* hocamızın kaleme aldığı yazı dizisi yayınını sürdürüyoruz. Ethem hocamız bu yazısında Büyük Ayı takımyıldızını ve bu bölgedeki Mizar-Alcor çiftinin süregelen keşif hikayesini anlatıyor. Eğlenceli ve bilgilendirici bir yazı.

Büyük Cezve'nin sapının ortasındaki yıldızın adı Mizar'dır. Eskiden yaşlılarımız bu takım yıldızı Büyük Cezve diye öğretirlerdi ama ona şimdi Büyük Ayı takımyıldızı diyoruz. Gelişmiş ülkelerde de hem büyük Ayı hem de Büyük Kepçe olarak bilinir. Işık kirliliğinin en yoğun olduğu yerlerde dahi 7 yıldızı ile göz kamaştıran bu takımyıldıza isnat edilen masal ile başlayalım yazımıza.


Büyükayı takım yıldızının şematik gösterimi. Bazı eski kitaplarda ayının kuyruğu ile başı yer değiştirir; ama son zamanlarda en çok kabul göreni bu gösterim.


Masalımız uzun, çok uzun zaman önce başladı. Öykümüzün geçtiği yerde büyük, kirli ve problemli bir ayı varmış. Bu ayı günlerini bir köyden diğerine giderek geçirirmiş. Gittiği yerlerdeki her şeyi kırıp döker ve yüzlerce insanı öldürürmüş. Herkes bu ayıdan nefret edermiş ve onu avlayıp öldürmek için çok çaba harcamışlar fakat hiçbiri onu avlamayı başaramamış. Sonunda insanların o kadar gözü dönmüş ki tüm dünyadan en iyi avcıları aramaya başlamışlar ve buldukları ile anlaşmaya varmışlar. Eğer bu ayıyı öldürürlerse avcılara büyük bir servet ödemeye söz vermişler. Hemen av başlamış ve avcılar ayıyı bulmuşlar. Ayılar çok akıllı hayvanlardır, yetenekli avcıların bir araya gelerek intikamlarını almak için kendisini öldürmeye çalıştıklarını hemen anlamış. En akıllı şeyi yaparak koşmaya başlamış. Avcılardan arkasından gözleri dönmüş bir şekilde günlerce, haftalarca takip etmişler. Ayı aniden gökyüzüne atlamış, bugün dört parlak yıldızla simgelenir. Fakat avcılar da ayıyı takip ederek arkasından gökyüzüne atlamışlar, cezvenin sapındaki üç yıldız da avcıları simgeler. Sonunda avcılardan biri ayıyı ok ile vurarak yaralamış. İşte her sonbaharda ayının yarasından birkaç damla kan aşağıya düşerek yaprakları renklendirir.


Çok iyi bildiğiniz Büyük Ayı takımyıldızını oluşturan yıldızların isimlerini görebilirsiniz.

Konumuz büyük ayı olsaydı daha yazacak çok şey vardı ama biz cezvenin sapının ortasındaki Mizar yıldızı ile ilgiliyiz. Çok karanlık bir noktadan bu yıldıza gözünüzle baktığınızda onun bir çift yıldız olduğunu görebilirsiniz yani yanında bir tane daha yıldız vardır. Eski araplar bunu çok kolay görmüşler ve bu çifti “At ve Sürücüsü” olarak düşünmüşlerdir. Görme gücünüzü denemek istiyorsanız bizden 78 ışık yılı uzaklıktaki Mizar'a bakmanız önerilir çünkü eskiden de askerlerin gözlerini test etmek için de yine Mizar kullanılırmış. Güzel ve karanlık bir gecede bu deneyi yapabilirsiniz. Mizar'ın bu arkadaşının adı da Alcor'dur.

Mizar ve arkadaşı Alcor teleskop bulunduktan sonra çok daha ayrıntılı incelenmiştir ve 1617 yılından 2009 yılına kadar ilginç bulgular elde edilmiştir. Galileo'nun öğrencisi Benedetto Castelli ona teleskopla bakan ilk kişi olmuştur. Mizar ve Alcor teleskopla bulunan ilk görsel çift yıldız olmuştur. Daha sonra Galileo bu çift yıldız hakkında ayrıntılı kayıtlar tutmuştur. Parlak olan Mizar 2.23 ve sönük Alcor ise 3.99 kadir parlaklığındadır ve aralarındaki uzaklık 11.8 yay dakikasıdır. Unutmayalım gökyüzünde iki yıldız arasındaki uzaklık bir yaydır ve açı birimi cinsinden ölçülür.


Sevgili Uğur İkizlerin albümünden alınmış bir Mizar-Alcor çiftinin görüntüsü. Kendi yaptığı 15 cm'lik teleskobu ile alınmış bu fotoğrafta yazımızda geçen üç önemli yıldızı görüyorsunuz.

Görsel çift yıldız kavramı geçince sizlere gökbilimde genel olarak üç çeşit çift yıldız olduğunu anlatmam gerek. Çekimsel olarak birbirine bağlı ve her iki bileşenini de teleskopla gördüğümüz çiftlere “görsel çift yıldız” deriz. Teleskopla iki yıldızı birbirine çok yakın görürüz ama çekimsel olarak birbirine bağlı değilse yani biri diğerinden çok uzakta ama izdüşümleri birbirlerine yakınsa bunlara da “optik çift yıldız” adı verilir. Yani aslında bunlar gerçek bir çift yıldız değil, görünüşte öyle gözükürler. Birbirine çok yakın olduğu için teleskopta tek yıldız olarak gözükmesine karşın çift olan çok sayıda çift yıldız vardır. Bunları, bileşenlerin kütle merkezi çevresindeki hareketlerini Doppler olayı ile saptayabildiğimizden bunlara da “tayfsal çift yıldız” deriz. Yörünge düzlemi görüş doğrultumuzda olan ve hareketleri sırasında geomerik olarak birbirini örterek ışığı değişen “örten çift yıldızlar” aynı zamanda birer tayfsal çiftlerdir.

1650 yılında bir italyan gökbilimci aynı zamanda katolik bir papaz olan Giovanni Riccoli, Mizar'ı incelerken aslında onun da görsel bir çift yıldız olduğunu buldu ve parlak olanı Mizar A ve sönük olanı ise Mizar B adı ile bilinir. Parlaklıkları sırasıyla 2.27 ve 3.95 kadirdir. Aralarındaki uzaklık 14.4 yay saniyesidir ve Mizar'ın uzaklığını bildiğimizden bu açıklık en az 500 gök birimidir (GB). 1 GB'nin 150 milyon km olduğunu bildiğimize göre Kepler'in üçüncü yasasından bu görsel çift yıldızın dönemini hesapladığımızda en az 5000 yıl olduğunu buluruz. Bu da biz yaşadığımız sürece bu yıldızların ortak kütlr merkezi çevresindeki hareketlerini göremiyeceğimiz anlamına gelir. Mizar'ın bir çift yıldız olduğunu Castelli göremedi diye merak edersek Galileo'dan itibaren çapı daha büyük teleskoplar yapıldı. Teleskobun çapı ne denli büyük ise gökyüznde birbirine daha yakın görsel çift yıldızları ayırt edebilir. Dolayısıyla yıllarca bir çift yıldız olarak bilinen Mizar ve Alcor'un aslında bir üçlü olduğu anlaşıldı.

Mizar ile Alcor'un arasında kalan 8. kadirden bir yıldız var, bunu Sevgili Uğur İkizler'in çektiği fotoğrafta da görmek olası. Bu yıldızın adı “Sidus Ludoviciana” veya “Ludwig'in Yıldızı”dır. Böyle sönük yıldızlara genellikle bir ad verilmez, dolayısıyla bu da nereden çıktı diye araştırdığınızda Castelli 1616 yılında bu yıldızı kayıtlarında göstermiş olduğunu ama ününü 2 Aralık 1722 tarihinde aldığı görülüyor. Geisen kentinde matematik ve teoloji profesörü olan Johann Georg Liebknecht bu yıldızı tekrar keşfediyor. O akşam büyük güzel teleskobu ile Mizar ve Alcor'a bakarken birdenbire bu yıldızı görüyor ve onun yıldızlar arasında hareket ettiğini sanıyor. Bu da olsa olsa bir gezegen olur diyerek ona kralının adını veriyor. Bu bir yağcılık değil, o zamanların bir kuralı. Gezegen olsa tutulma düzleminde olması gerekir, daha önemlisi yıldızlar arasında hareket etmesi gerekir, doğal olarak gezegen olmadığı anlaşılıyor ama ismi üstünde yadigar kalıyor. Bugün Ludwig yıldızının 400 ışık yılı uzaklıkta olduğunu biliyoruz ve Mizar-Alcor çifti ile hiçbir ilişkisi yok. Liebknecht'in bu konuda yazdığı küçük kitapçık meslektaşları ve öğrencileri arasında sanırım alay konusu olmuştur.


Burada Mizar A ve B ile Alcor arasındaki uzaklık ve yıldızların parlaklıkları gösterilmiştir. En önemlisi Ludwig yıldızını da görmekteyiz.

13 Kasım 1889 tarihinde Harvard Gözlemevi müdürü Edward C. Pickering, Mizar A'nın hemen hemen aynı parlaklıkta iki bileşenden meydana geldiğini bir gökbilim konferansında duyurdu. Bu keşfin altında yatan bilimsel gözlem uzun zamandır bu yıldızın alınan tayflarıydı. Tayfta her çizgi çift gözüküyordu ve birbirlerine göre yer değiştiriyordu. Bu ise gözlenen cismin tek değil çift olduğunun bir göstergesiydi ve tayfsal olarak ilk bulunan çiftti. Dönemi 20.5 gün olan bu tayfsal çift yıldız ile bizim grubun sayısı birden dörde yükselmişti.

1908 yılında Potsdam gözlemevinden Hans Ludendorff ve Yerkes Gözlemevinden Edwin B. Frost birbirlerinden bağımsız olarak Mizar B'nin de tayfsal bir çift yıldız olduğunu keşfettiler. Bu yıldızın tayfında sadece bir yıldıza ait soğurma çizgileri görülüyordu bu ise diğer bileşenim çok sönük olduğunun kanıtıydı. Yörüngesel hareket Mizar A çiftine göre çok daha yavaştı. İlk bulgulara göre 175 gün olduğu ileri sürülmüştü ama 1961 yılında Helmut Abt dönemin hemen hemen iki kat, yani bir yıl olduğunu gösterdi. Sayı böylece beşe çıkmıştı.

2009 yılının Aralık ayında Rochester Üniversitesinden bir grup araştırmacı Alcor'un bir çift yıldız olduğunu buldu. Aslında bu grup Alcor'un bir ötegezegeni var mı diye bir araştırma başlatmıştı. Yöntemleri gayet basitti. Alcor'un CCD ile alınan yüksek ayırma güçlü fotğraflarında görüntünün kenarlarında meydana gelen saçılmaları veri işleme tekniği ile temizleyip orada bir gökcismi var mı yok mu ona bakıyorlardı. Bu yöntemi bir çok parlak yıldızda denemişlerdi. Evet sönük bir cisim vardı ama bu bir ötegezegen değil bir yıldızdı ve onu artık Alcor B olarak biliyoruz. Sonuçta Alcor'un da görsel bir çift yıldız olduğu anlaşılmıştı. Grubun sayısı böylece altı olmuştu.

Şimdi gelelim en önemli soruya. Eskiden bu yana görsel bir çift olduğu bilinen Mizar ve Alcor gerçekten çekimsel olarak birbirine bağlı mıdır? Hipparcos uydusu ile yapılan gözlemler Mizar ve Alcor'un bize olan uzaklıklarını 78.1 ve 81.1 ışık yılı olarak vermiştir. Aradaki fark 3 ışık yılıdır ve bu çok büyüktür. Fakat verilen ölçüm hatalarını gözönüne aldığımızda yıldızlar birbirlerin 0.7 ışık yılı yakınında olabiliyor. Bazı gökbilimciler ölçüm hatalarının daha büyük olduğunu ve her iki yıldızın da Güneş'den hemen hemen aynı uzaklığa sahip olduğunu ileriye sürüyorlar. Eğer bu sav doğru ise iki yıldızın 0.27 ışık yılı ayrıklığında ve yörünge döneminin 750 000 yıl olduğu kabul edilmektedir. Bu tezin anlamlı olmasının bir nedeni de gözönüne aldığımız bu iki yıldızın yine büyük ayıdaki 20 yıldızla beraber aynı uzay hareketini göstermesi ve aynı kimyasal bolluğa sahip olması bize bunların tek bir yıldızlararası buluttan meydana geldiğini göstermesidir.

Görsel çift yıldız olmasından şüphe edilmesinin nedeni Alcor'un Mizar çevresindeki uzay hareketlerindeki düzensizlikten kaynaklanıyordu. Rochester grubu Alcor'un tek değil de çift olması dolayısıyla bu uzay hareketini yaptığını ortaya koydu ve bu müthiş ikilinin çekimsel olarak birbirine bağlı olduğunu bir anlamda kanıtladı.

*Ethem Derman, Ankara Üniversitesi-Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü.

Devamı...>>

Gökadanın da Yamyamı Olur mu?

Ethem Derman hocamızın hazırladığı 3. yazı başka bir gökadadan Samanyolu'na katılan ve gezegeni olduğu belirlenen yıldız ve yıldız akıntılarıyla ilgili.

Geçenlerde güzel bir bilimsel haber vardı. Bu haber ile ilgili başlıklar ise şöyleydi; “İlk Defa Başka Bir Galakside Bir Gezegen Keşfedildi” veya “Samanyolu Dışında Gezegen Keşfedildi”. Haberin içeriğini okuduğunuzda ise bulunan gezegenin bizim Samanyolu'nun içindeki bir yıldızın çevresinde döndüğünü anlıyorsunuz. Daha ileri gittiğinizde ise bu yıldızın başka bir gökadada oluştuğunu, daha sonra o gökada ile Samanyolu'nun çarpışması sonucu yıldız artık bizim gökadamızın üyesi oluyor. Neden bu yıldızı yemiş bizim Samanyolu da ona yamyam diyorlar? Peki Samanyolu kaç tane gökada ile çarpışmış olabilir, gökbilimciler bunu nasıl anlıyorlar, merak etmediniz mi? Önce konuya uzun bir giriş yapalım.

Çarpışan gökadalara çok güzel bir örnek.

Gözlenebilir evrende 170 milyar gökada olduğu istatistik olarak ortaya konuluyor. Gökadaların çoğunun çapı 3000 ila 300 000 ışık yılı (IY) arasında ve birbirlerinden milyonlarca IY uzaklıkta. Gökadalar arasındaki uzayda, yoğunluğu bir metreküpte bir atomdan az olcak şekilde çok ince bir gaz var. Gökadaların büyük çoğunluğu kümeler halinde bulunuyor, daha büyük gruplar ise süperküme olarak bilinir. Süperküme gökadalar şimdilik konumuzun dışında. Konumuzun dışında olan diğer bir olgu ise bu gökadaların kütlelerinin %90'nın kara madde olması.

Gökyüzünde gördüğümüz ve Samanyolu adını verdiğimiz parlak kuşağın çok sayıda yıldızdan oluştuğunu tarih de İbn-i Heysem (965 - 1040) ve El-Biruni (973 – 1051) gibi bilim insanları söylemişlerse de Galileo teleskobu ile bunu kanıtlamıştır. Bugün biliyoruz ki gökyüzünde gördüğümüz tüm yıldızlar Samanyolu gökadasının birer üyesi. İçinde yaklaşık olarak 200 milyardan fazla yıldız barındıran bu gökada spiral yapıdadır ve ekseni çevresinde dönme hızı saniyede 250 km'dir. Samanyolu saniyede yaklaşık 600 km hızla Suyılanı takımyıldızı doğrultusunda hareket etmektedir. Bu hızı düşündüğümüzde Dünyamızın günde 52 milyon km yol katettiğini anlarız. Ne denli hızlı giden bir uzay arazının üzerindeyiz bir düşünsenize. Güneş sistemimiz, çapı 100 bin IY olan Samanyolu'nun merkezinden 28 bin IY uzaklıktadır.

“Yerel Grup” adı verilen gökada kümesi, içinde bizim Samanyolunu barındıran kümedir. Bu küme yaklaşık 30 gökada barındırır ve kütle merkezi Samanyolu ile Andromeda gökadası arasındadır. Grubun diğer üyeleri bu iki gökadadan oluşan alt grupdan çekimsel olarak ayrılırlar. Kümenin çapı yaklaşık 10 milyon IY'dır. Toplam kütlesi 1.29 trilyon Güneş kütlesidir. Yerel grup, Virgo süper gökada kümesinin bir üyesidir. Bu grup içinde kütlesi en büyük olan iki gökada Samanyolu ve Andromeda'dır ve her ikisi de spiral yapıdadır. Her iki gökadanın da uydu gökadaları vardır aynı Jüpiter'in uyduları olduğu gibi. Samanyolu'nun uydu gökadaları Çizelge 1'de görülmekedir. Bu çizelgeye baktığımızda 14 tane uydu gökadası olduğunu görüyoruz, henüz gözlenmiş ama tüm gökbilimcilerden onay almamış 10 tane daha var üstelik.

Çizelge 1. Samanyolu'nun çevresindeki uydu gökadaların listesi


Bu kadar girişten sonra son olarak cüce gökadanın tanımına bakalım. 30 milyardan daha az yıldız barındıran gökadalara cüce diyoruz. Nedeni ise normal gökadalar çok daha fazla yıldız içerir, örneğin bizim gökadamız en az 200 milyar yıldıza sahip. Cüce gökadalar içinde en iyi örnek 30 milyar yıldız barındıran Büyük Magellan Bulutudur. Ne yazık ki sadece güney yarımkürede yaşayanlar bu güzel uydu gökadayı görebiliyorlar, bizler değil.

Bir gökada kümesi içinde hareket eden gökadalar birbirleri ile çarpışabilirler veya çekimsel olarak etkileşirler. Bu etkileşim sırasında yollarına devam edecek momentumları olmazsa çarpışma gerçekleşir. Bugün evrende bol miktarda çarpışan gökada görüntüleri olduğu için de astrofiziğin sıcak konularından biridir. Bu durum gökadaların evriminde çok önemli süreç olduğu bugün anlaşılmaktadır. Gökadaların oluşumu ve evrimi diğer yandan yıldız oluşumu ile yakından ilgilidir. İki büyük gökada çarpıştığında genellikle eliptik bir gökada haline geliyor ama en önemlisi birleşmiş gökada içinde yıldız oluşum süreci birdenbire ivmeleniyor. Bu tür çarpışmaların oranı şu anda 100 gökadada 3-4 iken evrenin ilk oluştuğu zamanlanda bu oran çok daha yüksekti.

Çizelge 2. Samanyolu içinden geçen yıldız akıntılarının listesi.(Büyütmek için üzerine tıklayın.)


İkinci bir çarpışma da büyük bir gökadanın cüce gökadalar ile çarpışmasıdır. Bu durumda büyük gökada şeklini falan değiştirmez, çarpışan cüce gökadanın yıldızlarını asimile eder, yani özelliklerini değiştirerek kendi yıldızlarına benzetir. İşte o zaman diyoruz ki bu büyük gökada cücenin yıldızlarını yer yani yamyamlık yapar. Yamyam gökada kavramı buradan geliyor. Peki bizim gökadamız yamyam mı? Hem de bildiğimiz en iyisi, daha doğrusu onun içinde yaşadığımız için bunu çok iyi biliyoruz. Gökbilimciler bunu nasıl anlıyor? Şu anda bol şekilde robotik teleskoplar var, tüm gökyüzünün çeşitli süzgeçler ile fotoğrafını çekiyorlar ve gökbilimciler bunları inceliyorlar. Bir grup yıldızın uzay hızlarını incelediklerinde onların Samanyolu yıldızları gibi hareket etmediklerini görüyorlar. Konuya ayrıntılı eğildiklerinde bir şerit halinde Samanyolu gökadasının düzlemine dik doğrultuda hareket ettikleri ortaya çıkıyor. İşte bunlara yıldız akıntıları adı verilmiştir. Bir cüce gökadanın yıldızları Samanyolu gökadasının çekim kuvveti ile dağılmış ve onları yine gökada merkezi çevresinede bir yörüngeye oturmuş halini gözlüyoruz. Daha sonra bu yabancıdan gelen yıldızların Samanyolunun yıldızları gibi davranacağını biliyoruz. Gökbilimciler büyük gökadaların çevrelerindeki cüce gökadaları yutarak büyüdüklerine inanıyorlar. Bu süreç evrenin ilk zamanlarında çok daha hızlıydı.

Yıldız akıntılarının Samanyolundaki yörüngeleri.



Çizelge 2'de bugüne kadar saptanan yıldız akıntılarının adları ve özellikleri görülmektedir. Şu anda Samanyolu ile Büyük ve Küçük Magellan bulutları arasında yamyamlık sürüyor. Bu cüce gökadalardan hidrojen gazı yay şeklinde Samanyoluna akmakta ve bu durum gözlemsel olarak kanıtlanmaktadır. Uzun zamandır devam eden bu akıntı sonucu çok yakın gelecekte bu bulutların yıldızları da Samanyoluna akmaya başlayacaktır. Yıldız akıntılarını daha iyi anlamak ve Samanyolu çavresindeki yörüngeleri için şekil 2'ye dikkatli bakınız. Bu tür yörüngelerde sadece yutulan cüce gezegenler değil yaşlı küresel kümeler de var. Büyük gökadalar çarpışmalarının en iyi örneği ise şu anda bizden 2.2 milyon IY uzaklıktaki Andromeda gökadasının saatde 400-500 bin km hızla bize yaklaşmakta oluşu, gökbilimcilerin hesaplamalarına göre 3-4 milyar yıl sonra Samanyolu ile çarpışacaklar.

Şerit halinde gözlenen yıldız akımlarının hareket yönlerinin normal yıldızlardan nasıl farklı olduğunu yörüngelerine bakınca anlıyoruz.



İşte haberde geçen HIP 13044 yıldızı ve çevresinde dolanan HIP 13044b gezegeni 1999 yılında bulunan Helmi yıldız akıntısının bir üyesiydi. HIP 13044 yıldızı şu anda varolmayan bir cüce gökadada meydana geldi, oluşurken gezegeni de beraberdi ve daha sonra yamyam Samanyolu bu cüce gökadayı yedi bitirdi ve şimdi artık onun bir yıldızı.

Devamı...>>

Pluto mu Eris mi? Hangisi Daha Büyük?

Bir süre yayınlamaya başladığımız Ethem hocamın popüler gökbilim yazılarına devam ediyoruz. Prof. Dr. Ethem Derman hocamızın diğer bir yazısı Pluto'yu gezegenlikten eden Neptün ötesi cisimlerden Eris ile ilgili.

6 Kasım 2010 günü bir güneş sistemi cismi çok sönük bir yıldızı örttü ve bu sayede o cismin yörüngesindeki hızı bilindiğinden dolayı çok duyarlı olarak sözkonusu cismin boyutu bulundu. Bu cismin adı Eris'di. Eris Yunanlıların NİFAK tanrıçasıydı, peki neden?

Bazı NÖC'lerin boyutlarının Dünya ile karşılaştırılması.

Konuya girmeden geniş bir giriş yapmak gerekir. Gökbilimde çok kullanılan bir kavram vardır; Neptün Ötesi Cisimler (NÖC). Bu cisimler güneş sistemindeki küçük gezegenlerdir ama yörüngeleri Neptün yörüngesinin daha ötesindedir. O bölge de kendi içinde üçe ayrılır, sırasıyla Kuiper kuşağı, yaygın disk ve Oort bulutu. İlk NÖC 1930 yılında bulundu, Pluto. Pluto'nun uydusu Charon ki o da bir NÖC'dür 1978 yılında bulundu. Pluto sistemi dışında ikinci NÖC tam 62 yıl sonra 1992'de keşfedildi. Bugün bilinen NÖC'lerin sayısı 1000'den fazladır ve 198 tanesinin yörüngeleri yeter derecede saptanmıştır. Pluto gibi Neptün yörüngesi ile rezonans yapan NÖC'lere plutino adı verildi. Neptün yörüngesinde 3 kez dolandığında Plutinolar yörüngelerinde iki kez dolanır, bu nedenle rezonans yörünge denir. Bunlar Kuiper kuşağı cisimleridir fakat aynı kuşakta Neptün'den etkilenmeyen NÖC'ler de vardır ve onlar kuşağın biraz daha dış tarafındadır.

2005 yılında Mike Brown ve arkadaşları Eris'i keşfettiler ve o zaman hemen 10. gezegen bulundu diye medya ayağa kalktı çünkü ilk gözlemlere göre Eris, Pluto'dan da büyüktü. Eris, yunanlıların nifak tanrıçasıdır, sürekli anlaşmazlık yaratır, kavga eder, didişir durur. Aşağıdaki verilere bakarsanız bu durum anlaşılır. Aynı yıl yine aynı araştırma grubu, Makemake ve Haumea'yı buldu ki bu iki NÖC'de yine büyük boyutlardaydı. Artık Pluto'nun gezegenlik özelliği kalmıyordu ve 2006 yılının Ağustos ayında Uluslararası Astronomi Birliği Pluto'yu gezegenlikte çıkarttı ve bulunan bu üç NÖC ile asteroid kuşağının en büyük cismi olan Ceres'i de içine alacak şekilde “Cüce Gezegen” sınıfını duyurdu.

Cüce gezegenlerin bazı özellikleri (Büyütmek için tabloya tıklayın)

2005 yılında Hubble teleskobunun aldığı görüntülerden Eris'in çapı 2397 km olarak ölçüldü. Eris uzak olduğu için çapını doğrudan ölçmek mümkün değildi o nedenle salt parlaklığı ve aklık derecesi kullanılarak bulundu. Bu ölçüm onu Pluto'dan daha büyük yapıyordu. Aklık derecesi yani yani yüzeyine düşen ışınları yansıtma oranı 0.86 bulunmuştu ve bu değer güneş sistemi cisimleri içinde Enceladus hariç en büyük değerdi. Bunu açıklamak için cismin buz ile kaplı olduğu ve çok basık elips bir yörüngede dolaştığı için sıcaklık çok değişeceğinden yüzeyindeki buzun sürekli yenilendiği ileri sürüldü. 2007 yılında Spitzer Uzay teleskobu ile alınan görüntülerden Eris'in çapı 2600 km olarak hesap edildi. Bu araştırma da Eris'i Pluto'dan büyük yapıyordu.

Eris'in Güneş çevresindeki ilginç yörüngesini gösteren bir şekil.

6 Kasım günü Eris Balina takımyıldızında 17. kadirden çok sönük bir yıldızı örtecekti. Gökbilimciler bu tür tutulmaları önceden hesap ederler ve yer yüzünde nereden görünebileceğini söylerler. Güney Amerikada Arjantin ve Şili'den görüneceği bilindiği için o bölgedeki gözlemevleri bu tutlmayı beklediler. Üç farklı gözlemci takımı tutlmayı gözlediği için Eris'in çapını bulmak artık kolaydı. Yapılan hesapta Eris'in çapı 2340 km'den küçük olmalıydı. Artık ya iki cüce gezegen de ölçüm hataları içinde aynıydı, belki Pluto daha büyüktü. ABD'li gökbilimcilerin sanırım istedikleri de bu, çünkü Pluto'nun gezegenlikten atılmasını bir türlü benimseyemediler ve hala en büyük Pluto demeyi tercih ediyorlar.

Bu çalışmanın sonucunda Eris ile Pluto boyut olarak aynı çıktı ama her iki cismin de uyduları olduğu için kütleleri çok duyarlı olarak bulunmuştu ve Eris, Pluto'dan %27 daha ağırdı. Bu ise Eris'inyoğunluğu daha fazla yani çekirdeğinde daha fazla kayasal madde var. Bu yoğunluk onu tipik bir asteroid kuşağı cismi yapıyor. Peki ne arıyor öyle hem Güneş'den hem de tutulma düzleminden uzakta? Gökbilimciler bazı cisimlerin çevrelerindeki diğer cisimlerin tedirginlikleri dolayısıyla bulundukları yerden daha dışarılara savrulabileceğini ileriye sürüyorlar. Yaygın disk bölgesinde çok basık bir yörüngede dolaşan ve yoğunluğu kendisinden daha içeride olan Pluto'ya göre daha fazla olan bir gökcismi. Nifak tanrıçası dedikleri kadar varmış değil mi?



Neptün Ötesi Cisimlerin Güneşten uzaklıklarına göre ve yörüngelerinin eğimine göre gösteren şekil. Burada ayrıca NÖC'lerin bulunduğu bölgeleri de görebilirsiniz.

Devamı...>>