Venüs' ün Yüzeyi ve Kraterleri

Venüs'te, muhtemelen sınırlı bir bilginin ötesinde, levha tektoniği konusunda bir kanıt yoktur. Gezegenin, en azından yakın geçmişinde, geniş bazaltik lav ovalarının püskürmesiyle ve daha sonra da bunların üzerinde yanardağların oluşmasıyla, ısı transferi gerçekleşmiş görünüyor.

 Magellan aracının yaptığı araştırmanın en çarpıcı bulgularından birisi, gezegende çarpma kraterlerinin az olmasıdır. Çapı bir kilometreye kadar olan ve gezegene çarpması halinde, 15 kilometre genişliğinde kraterler açabilecek meteoridler, Venüs'ün atmosferini delip geçememektedir. Ama işin ilginç yanı, daha büyük çaplı kraterlerin de son derece az olmasıdır. İç Güneş Sistemindeki asteroid ve kuyruklu yıldızların gözlenen bolluğu ve Ay yüzeyindeki kraterlerin sayısı, Venüs'e çarpacak göktaşları konusunda bir fikir vermektedir. Bu ise her bir milyon yıl için 1,2 krater olarak düşünülmektedir. Magellan ise, gezegen düzeyine rasgele dağılmış, yalnızca 963 krater sayabilmiştir. Bunun anlamı ise gezegenin ilk 3,7 milyar yıllık tarihine ait kraterlerin, bir biçimde örtülmüş olmasıdır. http://www.yaklasansaat.com/gezegenler/venus/venus.asp

Krater azlığı, Dünya için de geçerli bir olgudur. Kendi gezegenimizde, eski kraterler rüzgâr ve su tarafından aşındırılmaktadır. Venüs'ün yüzeyi, suyu bulunduracak sıcaklığın kat kat üzerindedir. Gezegenin yüzeyindeki rüzgâr hızı da oldukça düşüktür. Erozyon da olmadığından, kraterleri aşındıracak ve sonunda tümüyle silecek süreçlerden, sadece volkanik ve tektonik etkinlikler kalmaktadır. Venüs'teki kraterlerin büyük çoğunluğu, taze görünmektedir. Venüs'te daha çok keskin olmayan, inişli çıkışlı yüzeyler ve aynı zamanda çeşitli geniş çukurlar vardır.

Venera 8 uzay aracı, gama ışını tayfıyla, Venüs kayalarında doğal radyoaktivite ölçümü yaptı. Ve uranyum, toryum ve potasyum oranının, Dünya kabuğundaki volkanik kayalardakiyle aynı oranda olduğu görüldü. Vega 2 den atılan modül Aphrodite bölgesinde, Dünya'da ender bulunan kaya parçaları bulmuştur. Bu tür parçalar, Ay ve Mars'ın daha yaşlı bölgelerinde bulunmaktadır. Bunların yaşları, 3,8 ile 4,6 milyar yıl arasında belirlenmiştir.

Venüs'ün yavaş dönmesinden dolayı,  Güneş rüzgârlarını engelleyen, güçlü bir manyetik alanı, muhtemelen yoktur.

Venüs' ün Yüzeyi ve Kraterleri
                                                                   1991 - NASA/JPL
Devamı...>>

Arp 271'in Çarpışan Sarmal Gökadaları

NGC 5426 ve NGC 5427 sarmal gökadaları birbirlerinin yanından çok tehlikeli bir yakınlıkta geçiyor; ancak büyük bir olasılıkla ikisi de bu çarpışmayı parçalanmadan atlatacak. Gökadalar çarpıştığında, sıklıkla büyük olan gökada daha küçük olanı yutar. Bu örnekte ise, her biri yayılmış uzun kollara ve küçük bir çekirdeğe sahip olan bu iki sarmal gökada, oldukça benzer büyüklüklere sahip..

Gökadalar önümüzdeki birkaç on milyar yıl içerisinde ilerlerken, kütleçekim dalgaları nedeniyle bir araya toplanacak gaz içerisinde yeni yıldızlar doğacak olsa da, mevcut yıldızlar muhtemelen çarpışmayacak. Şili'de bulunan 8 metrelik İkizler (Gemini)-Güney Teleskobu ile çekilen görüntü yakından incelendiğinde, bu iki devi birbirine bağlayan geçici bir malzeme köprüsü ortaya çıkıyor.

İkisi birlikte Arp 271 olarak bilinen etkileşim içerisindeki bu gökada çifti, yaklaşık 130.000 ışıkyıllık bir alanı kaplamakta olup, Başak Takımyıldızı yönünde yaklaşık 90 milyon ışıkyılı uzaklıkta yer almaktadır.

 

Arp 271'in Çarpışan Sarmal Gökadaları
                   İkizler Gözlemevi, İkizler Çoklu Tayfçekerleri-Güney, ABD Ulusal Bilim Vakfı (NSF)


Devamı...>>

Üçlü Gökada Sistemi: Arp 274

Gördüğünüz Arp 274, (ayrıca NGC 5679 Grubu olarak da bilinir) Başak takımyıldızı yönünde yaklaşık olarak 400 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan ve NGC 5679A, NGC 5679B ve NGC 5679C'den oluşan üçlü bir gökada sistemi.

Merkezi şişkinlikler sarımsı yaşlı yıldızlara ev sahipliği yapar. Adeta birer yıldız üretim fabrikası olan Sağdaki ve soldaki gökadalarda bulunan parlak mavi bölgelerdeki genç mavi yıldızlar ve pembemsi bulutsular sarmal kollardan dışarıya doğru uzanmaktadır. Yıldızlararası toz, parlak arka plana karşı bir siluet gibi görünür. Sağ taraftaki gökadanın hemen üzerindeki iki parlak yıldız, aslında bizim gökadamız içerisindedir.

Üç bileşenli bu sistemin kırmızıya kayma ölçümleri (soldan sağa): 7483 km/sn, 8654 km/sn ve 7618 km/sn'dir. Geleneksel yorumlamaya göre bu üç gökada da benzer bir mesafededir...


 
Hubble Uzay Teleskobu ' nun gözünden Arp 274..


Devamı...>>

Buzların Altında Okyanus Var mı?

Prof. Dr. Ethem Derman' ın kaleminden...

Bu kuramı destekleyen en büyük kanıt gökcisimlerinin içinde oluşumlarından kalan bir sıcaklığın olması. Bezer ikinci kanıt ise tedirginlik etkisi ile uyduların iç ısılarının artması. Çok tipik iki örnek de Jüpiter'in ısıttığı Europa ve Satürn'ün enerji aktardığı Enceladus. Özellikle sonuncu uydunun güney kutbundan fışkıran suyun hemen donarak buz yağmuru oluşturması, ileri sürülen buzların altında okyanus olması kavramını güçlendirmektedir. Jüpiter'in daha dışta bulunan Galileo uyduları Callisto ve Ganymed'de de yine kalın buz katmanının altında okyanuslar olduğu ileri sürülmektedir.

Buradaki fotoğraf ise aynı kavramın Pluto'nun uydusu Charon'a uygulanmış şekli. Charon'un okyanuslarından Pluto'nun görünüşünü bir ressam çizimi ile görmektesiniz. Bu uydu şimdi Pluto ile senkronize olmuş durumda yani bizim ayımız gibi hep aynı yüzünü Pluto'ya göstermektedir. Fakat bu evreden önce sözkonusu tedirginlik kuvvetleri etkiliydi ve Charon'un yüzeyinde ki buzları çatlatmış olabilir düşüncesi Amerikalıları çok sevindiriyor. Bu çatlaklar o kadar derin olabilir ki altındaki okyanusları görme zamanımız geldi diyorlar.

Pluto'nun gezegenlikten atıldığı 2006 yılında "Yeni Ufuklar" adlı uzay aracını NASA fırlattı ve 2015 yılının Temmuz ayında hedefine ulaşacak olan bu uzay aracının göndereceği bilgiler tüm ABD vatandaşları tarafından merakla beklenmektedir. ABD'nin tek bulduğu gezegen Pluto'nun ikinci lige düşürülmesini bir türlü hazmedemiyenlere bilim insanları da duymak istediklerini vermekte gecikmiyorlar. Yüzey sıcaklığı -229 C olan buzlar dünyasından bakalım ne haberler gelecek. Benim ilk beklentim onun da bir halkası olduğu şeklinde.
Sevgilerimle...

Buzların Altında Okyanus Var mı?

Devamı...>>

NGC 2683 : Yandan Görülen Sarmal Gökada

Sarmal gökada NGC 2683'ün merkezinde bir uçtan diğerine uzanan bir çubuk mevcut mu acaba?

Bir çubuğa sahip olan Samanyolu Gökadamıza bu kadar benziyor olunca, insan öyle olduğunu düşünüyor. Gelgelelim, böyle neredeyse tam yandan görünür olunca söylemesi zor.  http://www.bulutsu.org/ggg/ggghakkinda.php

 Öyle yada böyle, kayıtlara NGC 2683 olarak geçen bu muhteşem evren adası kuzey yarımküre takımyıldızlarından Vaşak (Lynx) içerisinde ve bizden yalnızca 20 milyon ışıkyılı uzaklıkta yer almaktadır. Yer temelli Subaru ve uzay temelli Hubble teleskoplarından alınan veri ve görüntülerin birleştirilmesi ile elde edilen bu uzay manzarasında NGC 2683 neredeyse tam yandan görülürken, arka planda da daha uzak gökadalar etrafa yayılmış olarak görünüyor. Kayda değer ölçüde parlak olan gökada çekirdeği, sarımsı ışık saçan çok miktarda yaşlı yıldızdan gelen ışığın karışımından oluşuyor. Yıldızlardan gelen bu ışık aynı zamanda gökadanın yıldız oluşum bölgeleri içerisinde ortaya çıkmış genç yıldız kümelerini ele veren, mavi ışıltılarla bezeli kavisli sarmal kollar boyunca uzanan toz şeritlerini de karaltı haline getirmekte.





NGC 2683 : Yandan Görülen Sarmal Gökada
                                    Subaru Teleskobu , Hubble Uzay Teleskobu, Robert Gendler
Devamı...>>

Uçan Daire' ye benzeyen Uydular: Pan ve Atlas


Satürn'ün uçan daireleri andıran uyduları Pan ve Atlas, görünüşleriyle dikkat çekiyor. Peki Neden Uçan Daire' ye benziyorlar?

Uzmanlar, Satürn gezegeninin 14 küçük uydusunun çok düşük yoğunluğa sahip olduğunu ve bu şekillerin uyduların kendi halkalarından üzerinden büyümeleriyle ortaya çıktığını keşfetti.
Küçük moleküllerin halkalar içinde birlikte kaynaşmaları çekimsel anlamda mümkün olmadığından, bir sıçrama noktasına ihtiyaç duyuyorlar. Bu nedenle sahip oldukları halkalar üzerinden büyümeye devam ederek bu görünüme ulaşıyorlar.

Bu süreçle, bir uydu nispeten Satürn'e yakın olsa bile büyüyor. Sonuçta bir halka bölgesi uydusu, buz halindeki çekirdeğinin yoğunluğunun üçte ikisi büyüklüğüne ulaşıyor. Çekirdek, gözenekli, buz halka materyallerinden oluşan kalın bir kabukla kaplanıyor ve ortaya bu  "uçan daire" benzeri görünüm çıkıyor.

Uçan Daire' ye benzeyen Uydular: Pan ve Atlas
                                  İki uydudan bir tanesinin bir ressam tarafından tasvir edilişi.
                                                            

Devamı...>>

Mars'ın uydusu Phobos'ta beysbol oynasak ne olurdu ?

Mars'ın iki uydusundan biri olan Phobos dikkat çekici bir uydudur. Küçük olduğu için çekimsel ivmesi çok azdır. Yerçekimi kuvvetli değildir (Dünya'nınkinin binde biri kadar).Dünya yüzeyinde bir metre sıçramak için harcadığımız çaba, Phobos'ta bir kilometre sıçramamızı sağlar. Zıplaya zıplaya Phobos'u turlamak hiç de zor değildir. :)

Phobos'ta beysbol oynamak çok ilginç olurdu. Çünkü Phobos'un yörüngesine bir cisim sokabilmek için gereken fırlatma hızı sadece saatte otuz kilometre kadardır. Amatör bir beysbolcu topu rahatlıkla Phobos'un yörüngesine sokabilir. Phobos'tan kaçış hızı ise sadece kırk beş kilometre kadardır,bu hıza da profesyonel bir beysbolcu kolayca ulaşır. Phobos'tan kaçan bir beysbol topu Mars'ın çevresinde yörüngeye girer. Phobos tam bir küre olsaydı burada yaşayan yalnız bir astronot beysbol benzeri ilginç bir oyun oynayabilirdi. Topu otuz-kırk beş kilometre hızla ufka doğru fırlattıktan sonra öğlen yemeğini yemek için evine gidebilirdi,çünkü topun Phobos'u dönüp gelmesi iki saati alacaktı.Yemekten sonra sopasını eline alıp topu attığının tersi yöne yüzünü çevirerek beklemeye başlardı. İki saat önce attığı topa bu kez sopa ile vurması çok kolay olurdu: Topun ufukta gözükmesi ile beysbolcunun vuruş alanına girmesi arasında on beş saniye geçecektir. Her hangi bir nedenle ıskalarsa,iki saat uyuduktan sonra gelip bu kez bir yakalayıcı eldiveniyle topu tutmayı deneyebilirdi. Ancak Phobos girintili çıkıntılı olduğundan oyun anlatttığım kadar kolay oynanamazdı.Ayrıca Phobos'da gündüz dört saat sürer, bu nedenle ya aydınlatma gereklidir ya da oyun,bütün fırlatma, vurma ve yakalama işleri hep gündüz yüzünde geçecek biçimde oynanmalıdır.


Carl Sagan- Kozmik Bağlantı

Mars'ın uydusu Phobos'ta beysbol oynasak ne olurdu ?
                               
                                                  NASA/JPL/Arizona Üniversitesi
Devamı...>>

Gezegenimsi Bulutsu Abell 7



 Gezegenimiz göklerinde Avcı'nın hemen güneyinde, Tavşan Takımyıldızı içerisinde yer alan ve çok soluk bir gezegenimsi bulutsu olan Abell 7 bizden yaklaşık 1800 ışıkyılı uzaklıkta yer alır. Çevresi Samanyolu yıldızları ve aynı doğrultuda yer alan uzak gökadalarla çevrili bulunan ve yaklaşık 8 ışıkyıllık bir çapa sahip olan bu gezegenimsi bulutsunun kabaca küre şeklindeki biçimi, teleskopla çekilen bu görüntüde ana hatlarıyla gözler önüne serilmiş durumda..
 
 Bulutsunun içerisindeki güzel ve karmaşık detaylar dar bant süzgeçler kullanılarak daha belirgin hale getirilmiş. Hidrojen ve azot atomlarından salınan ışığın kırmızımsı tonlarda, oksijen salımlarının ise mavimsi yeşil tonlarda haritalanması, normalde gözümüzle tam olarak algılayamayacağımız bu gezegenimsi bulutsuya biraz daha doğal bir hava katmış. Bildiğiniz gibi, gezegenimsi bulutsular bir yıldızın evrim süreci içerisinde çok kısa bir ömre sahip olan nihai aşamadır. Güneş benzeri yıldızlar bu aşamada dış katmanlarını fırlatıp uzaya atarlar. Bizim yıldızımız da yaklaşık beş milyar yıl içerisinde bu aşamaya ulaşacaktır. Abell 7'nin yaklaşık 20.000 yaşında olduğu tahmin ediliyor. Bulutsunun artık iyice solgunlaşmış görünen merkez yıldızı ise yaklaşık 10 milyar yaşında olan bir beyaz cücedir.
 
Gezegenimsi Bulutsu Abell 7
                                                   Görüntü Katkısı : Don Goldman








Devamı...>>

Anten Gökadaları Çarpışıyor..!

Karga Takımyıldızı'nda iki gökada kavgaya tutuşmuşlar...

 İki gökada çarpıştığında, onları meydana getiren yıldızlar genellikle çarpışmazlar. Bunun nedeni, gökadaların çoğunlukla boş alanlardan meydana gelmeleridir. Ayrıca, ne kadar parlak olursa olsun yıldızlar bu boşluğun yalnızca küçük bir kısmını kaplarlar. Yüz milyonlarca yıl süren yavaş çarpışma sırasında, yine de gökadalardan biri diğerini çekim kuvvetiyle parçalayabilir ve her iki gökadada bol miktarda bulunan gaz ve toz da gerçekten çarpışır. Devlerin bu çarpışmasında, kocaman molekül bulutlarına işaret eden koyu renkli toz sütunları, gökadaların dövüşü sırasında sıkışarak, bazıları dev yıldız kümeleri halinde kütleçekimsel olarak birbirine bağlı milyonlarca yıldızın hızlı doğumuna neden olmaktadır.



                                      Hubble Miras Arşivi, NASA, ESA, Davide Coverta
Devamı...>>

Venüs'teki Sera Etkisi

Venüs'ün Güneş Sistemi'ndeki en sıcak gezegen olduğunu bilmek size şaşırtıcı gelebilir. 460 derece (735 Kelvin) gibi global bir sıcaklıkla, Venüs'ün yüzeyi kurşun eritmek için yeterince sıcak. Eğer bizler Venüs yüzeyinde dursaydık, atmosfer basıncının deneyimini dünyadakinden 92 kat daha fazla yaşayacaktık. Peki neden Venüs bu kadar sıcak ?

Venüs'ün alışılmadık yapısı ve yaşama düşman koşulları, atmosferinin yapısıyla da yakından ilgili görünmektedir. Su buharı, çok küçük ölçeklerde bulunsa da, Karbondioksitin zapt edemediği dalga boylarında, morötesi ışınımı soğurmaktadır. Kükürtdioksit (SO2) ve öteki kükürt gazlarıysa, aynı ışınımın daha başka dalga boylarını yakalamaktadır. Tüm bu sera gazlarının, bir arada etkileleri, Venüs atmosferini, Güneş ışınlarına geçirgen, ama geri dönen ısı ışınımına kapalı hale getirmektedirler.
Sonuçta yüzey sıcaklığı, atmosfer olmaksızın alacağı değerin, üç katına yükselmektedir. Gerçekte sera etkisinin, yüzey sıcaklığında yol açtığı artış, yalnızca % 15 dolayında olmalıdır. Şayet Yanardağ lavları, Venüs'ün yüzeyini 800 milyon yıl önce yeniden kapladılarsa, kısa bir süre içinde atmosfere çok yoğun ölçeklerde sera gazları atmış olmaları gerekir. Bu yoğun volkanik dönemde, gezegen yüzeyi, 1-10 kilometre yüksekliğinde bir lav tabakası ile örtülmüş olmalıdır.

Bu durumda, atmosferdeki Karbondioksit miktarında fazla bir oynama gerçekleşmiş olamaz. Çünkü zaten bu gaz, atmosfer de çok yoğun miktarlarda bulunmaktaydı. Ancak atmosferdeki su buharı 10; Kükürtdioksit de 100 kat artmış olmalıdır. Su buharı ve Kükürt, büyük miktarlara erişince, sera etkisini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda bulutları da kalınlaştırmaktadır. Bulutlar ise Güneş ışınlarını, uzaya geri yansıtıp gezegenin soğumasını sağlamaktadırlar. İşte bu zıt etkileşimlerden dolayı, su buharı ve Kükürtdioksitin iklim üzerindeki net etkisini saptamak güçtür. Isınma ve soğuma arasındaki savaşı önce bulutlar kazanmış ve Venüs'ün yüzey sıcaklığı,
100°C kadar düşmüştür. Ama daha sonra bulutlar yavaş yavaş yok olmuştur.

Katkı Sağlayanlar: Taner Göçer - Yaklaşan Saat Blog


Venüs'teki Sera Etkisi
                                                         Görüntü Kredi: Mattias Malmer

Devamı...>>