Bir Marduk Masalı
Bilgisayarların her eve girmesi her zaman iyi midir? Evet iyidir. Çünkü bilgiyi bu sayede daha kolay elde edebiliyor, karşılaştırabiliyoruz. Peki okuduğumuz bir bilginin gerçek olup olmamasıyla ne kadar ilgileniyoruz? Bu koca bir soru işareti. Yerli veya bancı haber sitelerinde ara sırada olsa öyle haberler yapılıyor ki insanın inanması zor oluyor. Hele bu haber çok fazla sitede de yer alıyorsa insan o zaman bu bilginin doğru olduğuna inanıyor. Eğer haberle ilgili bir bilgi birikiminiz yoksa çabuk aldanıyorsunuz, yok varsa haberin ilk paragrafını bile okumadan siteyi kapatabiliyorsunuz.
Böyle bir haber son birkaç yıldır gündemde zaman zaman yerini alıyor. Daha önce sitemizde Üç Haber Üç Yanlış başlıklı bir yazı yazarak, haber sitelerimizde yer alan 3 Gökbilim haberinin doğrusunu belirtmiştik.
Şimdiki yazıda da başka bir masalı ele alıyoruz: Marduk veya diğer adıyla Nibiru masalı. Biliyorsunuz ki, çeşitli sitelerde Marduk adlı bir gezegenin 2012 yılının Aralık ayında Dünyaya çarpacağı ve Dünya'daki yaşamın son bulacağına ilişkin haberler yayımlandı. Görmek için internette Marduk yazıp aratmak bile yeterli. Peki bu haberin aslı nedir?
NASA bu haberi sorucevap şeklinde yanıtladı. Gökbilim Dergisi yazarlarından Amatör Gökbilimci Onur Atılgan tarafından Türkçeleştirdi. Aşağıdaki çeviri tamamıyla Onur Atılgan'a aittir. Yazını orijinal metni NASA'ın Astrobiology sayfasında David Morrison tarafından kaleme alınmıştır.
Onur Atılgan'ın çevirisiyle Marduk ya da Nibiru'culara NASA'nın Yanıtı:
1. Dünya’nın sonunun Aralık 2012’de geleceği iddialarının kaynağı nedir?
Hikaye, Sümerler tarafından keşfedildiği varsayılan bir gezegen olan Nibiru’nun Dünya’ya doğru geldiği iddialarıyla başladı. Antik Mezopotamya uygarlığı Sümerler hakkında “kurgu” eserler yazan Zecharia Sitchin, birçok kitabında (örneğin: 1976 tarihli Onikinci Gezegen) Güneş’in etrafındaki turunu her 3600 yılda bir tamamlayan gezegen Nibiru’dan bahseden Sümer belgelerini keşfedip çevirdiğini iddia ediyor. Bu Sümer mitleri, Anunnaki adını verdikleri bir yabancı uygarlıktan Dünya’yı ziyaret eden “antik astronot” hikayelerini de içermiştir. Daha sonra, kendi kendini psişik ilan eden, uzaylılarla iletişim içinde olduğunu iddia eden Nancy Lieder adlı biri, websayfası Zetatalk’da, Zeta Reticuli adlı yıldızın çevresindeki kurgu bir gezegenin sakinlerinin Dünyalıları yaklaşan bir Gezegen X, yada Nibiru’dan gelen tehlikeye karşı uyarmıştır. Bu felaketin başta 2003 Mayıs’ta geleceğini söylediler, fakat bu tarihte hiçbir şey olmayınca tarihi Aralık 2012’ye kaydırdılar. Bu iki hikayenin birleştirilerek Mayalıların uzun kış gündönümünün biteceği tarih olan 2012, yani sözü geçen tahmini kıyamet ile birleştirilmesi ise aslında oldukça yenidir.
2. Sümerler ilk büyük uygarlıktılar, ve birçok tutarlı gökbilim tahminleri yapmışlardı; Uranüs, Neptün ve Pluto’nun varlığını bilmeleri de dahil. Nibiru hakkındaki tahminlerine niye inanmayalım?
Nibiru, Babil astrolojisinde bazen tanrı Marduk’la ilişkilendirilen bir isimdir. Nibiru, Asur Krallığı (M.Ö. 668-627) Assurbanipal kütüphanesinde bulunmuş olan Babil yaratılış şiiri Enuma Elish’te ufak rolü olan karakterlerden biridir. Sümerler ise tarih sahnesine çok daha eskiden girmişlerdi, M.Ö. 23. Yüzyıldan 17. Yüzyıla kadar olan zamanda yaşayıp gittiler. Nibiru’nun bir gezegen olduğu ve Sümerler tarafından bilindiği iddiaları, Antik Mezopotamya’nın yazılı kaynaklarını çalışan ve çeviren birçok bilimadamı (Zecharia Sitchin’in olduğunun aksine) tarafından yalanlanmıştır. Sümerler gerçekten büyük bir uygarlıktılar; tarımın, su yönetiminin, şehir hayatının, ve özellikle yazarlığın gelişimi için önemli katkılarda bulunmuşlardır, fakat gökbilim ile ilgili çok az kayıt bırakmışlardır. Elbette Uranüs, Neptün ve Pluto’nun varlığını bilmiyorlardı. Gezegenlerin Güneş etrafında döndüğünü de bilmiyorlardı, bu bile ilk olarak Sümerlerin yıkılışından iki bin yıl sonra ortaya çıkan Antik Yunan uygarlığında fikir olarak ortaya atılmıştır. Sümerlerin gelişmiş gökbilim bilgisine sahip olduğu, ve hatta Nibiru adlı bir tanrıları olduğu iddiaları Sitchin’in hayalgücünün ürünlerinden ibarettir.
3. Nibiru’nun keşfi ilk olarak 1983’te yapılmış ve hatta bu olay günün önde gelen gazeteleri tarafından haberleştirilmişken nasıl bunu reddedebilirsiniz? O zaman buna Gezegen X, daha sonraları da Xena veya Eris adını vermiştiniz.
IRAS (Nasa’nın Kızılötesi Astronomi Uydusu [Infrared Astronomy Satellite]), gökyüzünü 1983 yılında 10 ay boyunca tarayan bir çalışma yapmıştı ve birçok kızılötesi kaynak keşfetmişti, fakat hiçbiri Nibiru yada Gezegen X ve hatta Güneş Sistemi’nin derinliklerinde kalan bir obje değildi. Bu konuda güzel bir tartışma Caltech kaynaklarında bulunabilir ( spider.ipac.caltech.edu/staff/tchester/iras/no_tenth_planet_yet.html ). Özetle, IRAS 350.000 adet kızılötesi kaynağını katalogladı, ve bunların bir kısmı tanımlanmamıştı (ve bu, tabi ki araştırmayı yapmanın da sebebiydi zaten). Tüm bu gözlemler, daha sonra yerde ve havadaki daha kuvvetli araçlarla yapılan çalışmalarla devam ettirildi. Onuncu gezegen hakkındaki söylentiler 1984’te ortaya çıktı, bunun sebebi; birçok kızılötesi kaynak için “benzersiz” sıfatını kullanan “IRAS mini araştırmasında tanımlanmamış noktasal kaynaklar” adlı bir bilimsel makalenin “Astrophysical Journal Letters”’da, yayınlanmasıydı. Fakat bu “gizemli objelerin” daha sonra uzak galaksiler olduğu ortaya çıktı (bir tanesi hariç, o da “kızılötesi sirrus” idi [infrared cirrus]) ve bu bulgular 1987’de yayınlandı. Hiçbir IRAS kaynağının bir gezegen olduğu ortaya çıkmadı. Tüm bu konuları anlatan güzel bir kaynak Phil Plait’in web sayfasında görülebilir (http://www.badastronomy.com/bad/misc/pl ... .html#iras). Özetle, Nibiru bir mittir, hiçbir temeli yoktur. Bir gökbilimci için, “yakın” olan fakat “görünemeyen” bir gezegen iddialarını sürekli olarak duymak aptalcadır.
4. Belki de Nibiru değil de, Gezegen X yada Eris’ten bahsetmeliyiz. Neden Eris’in yörüngesi saklanıyor?
“Gezegen X”, gerçek bir objeye uygulandığında bir oksimorondan ibarettir. Bu terim, geçen yüzyıldan beri olması mümkün, yada şüpheli olan objeler için kullanılıyordu. Obje bir kere bulundu mu, gerçek bir isim verilir, Pluto ve Eris’te olduğu gibi. Onlar da bulunmadan önce bazen “Gezegen X” olarak tanımlanıyordu. Eğer bir objenin gerçek olmadığı yada bir gezegen olmadığı ortaya çıkarsa, bir daha bunun adını duymazsınız. Eğer gerçekse, bu sefer de Gezegen X denmez.
Eris, gökbilimciler tarafından Güneş Sistemi’nin derinliklerinde bulunan çok sayıdaki cüce gezegenlerden biridir. Bu cisimlerin hepsi, kendisini Dünya’nın yakınlarına asla getirmeyecek olan normal yörüngelere sahiptir. Pluto gibi, Eris de bizim Ay’ımızdan ufaktır. Çok çok uzaktadır ve yörüngesi onu hiçbir zaman bize 6 milyar kilometreden daha yakına getirmeyecektir. Eris ve yörüngesi hakkında hiçbir sır yoktur. Bunu da kolaylıkla Google’dan yada Wikipedia’dan görebilirsiniz.
5. Nibiru’yu izlemek için Güney Kutup Teleskobu’nu kurduğunuzu inkar mı ediyorsunuz? Başka hangi sebeple Güney Kutbu’na bir teleskop kurulur ki?
Güney Kutbu’nda bir teleskop vardır, fakat NASA tarafından kurulmamıştır, ayrıca Nibiru’yu incelemek için de kullanılmamaktadır. “Güney Kutup Teleskobu” Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation) tarafından desteklenmektedir, ve bir radyo teleskoptur, optik bir özelliği yoktur. Resimler alamaz, fotoğraf çekemez. Bunu Wikipedia’dan da görebilirsiniz. Antarktika, kızılötesi gökbilim araştırmaları yapmak ve kısadalga radyo araştırmaları yapmak için harika bir yerdir, ayrıca gece-gündüz döngüsüne girmeden objelerin kesintisiz olarak izlenebilmesi avantajını da sağlar.
Eklemeliyim ki, bir objenin sadece Güney Kutbu’ndan görülebildiği bir geometri hayal etmek imkansızdır. Tam olarak Dünya’nın güney ucunda kalan bir obje olsaydı bile bunun tüm Güney Yarımküre tarafından da görülmesi gerekirdi.
6. İnternet’te Nibiru hakkında çok sayıda fotoğraf ve video var. Bu bile var olduğunun bir kanıtı değil midir?
İnternet’teki fotoğrafların ve videoların büyük çoğunluğu Güneş yakınlarında görünen bazı görüntülerdir (belli ki Nibiru’nun birkaç yüzyıldır Güneş arkasında saklandığı iddialarını desteklemek için konuluyorlar). Bu resimler, Güneş’i çekerken, lens’teki iç yansımalardan kaynaklanan bir görüntü ile elde edilmektedir, bu olaya da “lens flare” adı verilir. Bu sonucu kolaylıkla kendiniz de görebilirsiniz, bu resimlerde çap boyunca gerçek Güneş resimlerinin tersinin oluştuğu görülebilir, sanki görüntü resmin ortasından yansıtılıyormuş gibi. Bu özellikle videolarda çok belirgindir, kamera hareket ettikçe sahte görüntü (false image?) her zaman gerçek resmin zıttında hareket eder. Buna benzer “lens flare” olayları, geceleri çekilen ve yol kenarında sokak lambası gibi parlak ışık kaynağı bulunurken görüntülenen birçok UFO
fotoğrafının da kaynağıdır. İnsanların bu kadar basit bir fotoğraf olayını tanımamalarına şaşırıyorum. Dahası, bu fotoğraflarda nerdeyse Güneş kadar parlak ve büyük olan (ikinci bir Güneş) bir cismin, yine aynı kaynaklarca Nibiru’nun çıplak gözle görülemeyen ve ancak büyük teleskoplarla görüntülenebilecek kadar sönük bir obje olarak beraber kabul edilmesiyle gerçekten eğleniyorum.
Bu konuda çok kullanılan bir teleskop fotoğrafı ( http://www.greatdreams.com/nibiru-possible.jpg ) Güneş Sistemi’nin çok çok uzaklarındaki, genişleyen bir gaz bulutunun iki resmini gösteriyor. Bu resimlerde obje hareket etmiyor ve bunu fotoğraflardaki yıldızın iki resimde de aynı olduğuna bakarak görebilirsiniz. Dikkatli bir okur, bu fotoğrafların V838 adlı yıldızın çevresindeki gaz tabakası olduğunu tanımlayabilir. Wikipedia’nın da bu konuda güzel bir yazısı var ve bu objenin Hubble tarafından çekilmiş güzel bir fotoğrafını yayınlıyor. Bir lise öğrencisi, önce Nibiru olduğu farzedilen kırmızı halkanın resimlerinden etkilenmiş, daha sonra ise Photoshop dersinde bu tip resimlerin sıfırdan nasıl yapılabileceğini çalışmış. Youtube’da 2008 yaz aylarında yayınlanan bir video’da ( http://www.youtube.com/watch?v=qDKtkWIx00A ) bir adam mutfakta duruyor ve NASA’nın bir x-ray teleskobu tarafından çekilen objenin Nibiru olduğunu iddia ediyor. Peki Kanıtı ne? NASA tarafından yayınlanan bir sahte görüntüde (false image) mavi renkler çıktığı için, o halde bu okyanusları olan yakınlardaki bir gezegen olmalı. Bu, insanları korkutmak için yapılmamış olsaydı, gerçekten çok komik dururdu.
7. (5h 53m 27s, -6 10’ 58”) koordinatlarındaki bölgenin Google Sky ve Microsoft Telescope tarafından karartılmış olmasının sebebini de açıklayabilir misiniz? Bu bölgelerin karartılma sebebinin, Nibiru’nun orada olmasına bağlayan çok sayıda fikir var.
Birçok insan “Sloan Digital Survey” tarafından yayınlanan resimlerin gösterildiği Google Sky’da, Orion içindeki bu siyah dikdörtgeni bana soruyor. Bu bölge Nibiru’nun “saklanma noktası” olamaz; çünkü bu bölge, gökyüzünde, Nibiru tartışmalarının başladığı 2007-2008 kışında tüm Dünya’nın gözünün önünde olan bir bölgeydi. Bu, üstelik Nibiru’nun Güneş’in arkasında saklandığı, yada sadece güney yarımküreden görünebildiği iddialarıyla da çelişiyor. Fakat, ben de bu siyah dikdörtgenin ne olduğunu çok merak ettim ve bu nedenle Google’da çalışan kıdemli bir bilimadamı olan arkadaşıma sordum. Bana, kaybolan verinin Sloan araştırma resimlerinin işlenmesinde yapılan bir hata nedeniyle kaybolduğunu ve bu nedenle görünmediğini, fakat bir sonraki güncellemede kesinlikle giderileceğinin garantisini verdi.
8. Eğer devlet Nibiru’yu biliyorsa, bunu toplumda oluşacak bir paniği engellemek için saklamaz mıydı? Devletin görevlerinden biri de halkın sakin kalmasını sağlamak değil mi?
Bir devletin çok sayıda görevi vardır, fakat bunlardan biri halkın sakin kalmasını sağlamak değildir. Tecrübeme göre, devletin bazı kademeleri bunun bazen tam tersini yapıyor, çeşitli terörist tehditlerine karşı sıklıkla yapılan referanslarda yada uzun haftasonu tatillerinde ölümcül trafik kazalarına karşı insanları uyarırken olduğu gibi, (ki bu ölümcüllük, başka zamanlara oranla daha tehlikeli değil). Üstelik siyasi rakiplerini, bazı kötü şeylerle özdeşleştirerek rekabet etmenin de uzun bir tarihi var. (daha yaşlı okurlarımız belki 1960’lardaki seçimde füze açığını hatırlar, daha genç okurlar da kimin ABD’yi teröristlerden güvende tuttuğuna yada tutmadığına dair yapılan tartışmaları hatırlayacaktır). Ayrıca, sosyal bilimciler, toplumsal paniğe dair kavrayışımızın Hollywood ürünü olduğunu vurguluyor ve gerçek dünyada toplumların tehlikeli zamanlarda dayanışma içine girdiğine ve birbirine yardım ettiğine dair çok sayıda bulgu olduğunu işaret ediyorlar. Üstelik, sanırım herkes gizli tutulan kötü şeylerin genelde ters teptiğini ve zamanı geldiğinde sorunları daha da büyüttüğünü düşünecektir. Bu, Nibiru için de geçerli, birşey olsaydı çoktan açıklanmıştı.
Ayrıca, eğer isteselerdi bile, devlet Nibiru’yu gizli tutamazdı. Gerçek olsaydı, bu obje binlerce gökbilimci, amatör gözlemci yada profesyonel tarafından takip edilecekti. Bu gökbilimciler dünyanın heryerine yayılmış durumdalar. Gökbilim topluluğunu tanıyorum ve bu insanlar, bir emir verilse bile bunu gizli tutmayacaktır. Bir gezegeni Güneş Sistemi’nin içlerine doğru yolunda ilerlerken gizli tutamazsınız!
9. Neden Maya takvimi dünyanın 2012’de sona ereceğini söylüyor? Mayaların geçmişte diğer gezegen tahminlerini yaparken oldukça tutarlı olduklarını duymuştum. Nasıl olur da onlardan daha fazla bildiğinizden emin olabiliyorsunuz?
Takvimler, geçen zamanın kaydını tutmak için bulunurlar, geleceği tahmin etmek için değil. Maya gökbilimcileri zekiydi ve çok karmaşık bir takvim üretmişlerdi. Bu antik takvimler tarihçiler için çok ilgi çekicidir, ama günümüzde zamanın kaydını tutmak için kullandığımız olanaklara yada yüksek duyarlılığa sahip günümüz takvimleriyle yarışamazlar. Ana nokta ise; takvimler, antik yada modern olsun farketmez, gezegenimizin geleceğini tahmin edemezler ve 2012 gibi belli bir tarihte olacak şeylere dair uyarılarda bulunamazlar.
Benim masamdaki takvim, bu tarihten çok daha önce, 31 Aralık 2009’da sona eriyor, fakat bunu kıyamet habercisi diye yorumlamıyorum. Bu sadece yeni bir yılın başlangıcı.
10. Kutup kayması teorisi nedir? Dünya’nın kabuğunun birkaç gün içinde çekirdek etrafında 180 derece dönüş yaptığı doğru mu? Bunun, Güneş Sistemi’nin galaktik ekvatordan geçişi ile ilgisi var mı?
Dünya’nın dönüşünün tersine dönmesi imkansızdır. Bu hiçbir zaman olmamıştır ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Kıtalarda yavaş hareketler vardır (örneğin Antarktika yüzlerce milyon yıl önce ekvatora yakın bir yerdeydi) fakat bunun kutupların tersine döndüğü iddialarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Birçok felaket sitesi, bu ikisini bir araya getirerek insanları kandırmayı amaçlamaktadır. Dünya’nın dönüşü ile Dünya’nın manyetik kutupları arasında bir bağ olduğunu ileri sürüyorlar. Manyetik kutuplar, düzensiz olmak kaydıyla ortalama olarak her 400.000 yılda bir değişir. Bildiğimiz kadarıyla bu tip bir manyetik değişimin de Dünya üzerindeki yaşama hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Zaten herhangi bir manyetik değişimin önümüzdeki birkaç bin yıl içinde olması ihtimali de çok çok düşüktür. Fakat bu kaynaklar, sahte raporlar hazırlayarak bu tip bir manyetik değişimin çok yakında geldiğini (2012’de) ve bunun da Dünya’nın dönüş kutuplarını değiştireceğini iddia ediyorlar. Özetle:
1- Dönüş yönü ve manyetik kutup arasında bir ilgi yoktur.
2- Yakın zamanda manyetik kutupların değişeceğini gösteren birşey yoktur, veya bu bir şekilde olsa bile hayat üzerinde herhangi bir olumsuz etki yaratabileceğini tahmin etmenin anlamı yoktur.
3- Felaketle sonuçlanacak olan, dönüş kutuplarındaki ani bir kayma mümkün değildir. Ayrıca, tüm bunların galaktik ekvatorla yada diğer bazı komplo teorileriyle dolu sitelerdeki hizalanma iddialarıyla ilgili saçmalıklarla en ufak bir ilgisi yoktur.
11. Çoğu gezegen 2012’de hizalandığında ve Dünya, Samanyolu’nun merkezine geldiğinde, bunun Dünya üzerinde ne gibi etkileri olacak? Bu bir kutup kaymasına yol açabilir mi, evetse bizi neler bekliyor?
2012’de yada önümüzdeki onyıllar içinde herhangi bir zamanda bir gezegen hizalanması yoktur. Dünya’nın Samanyolu’nun merkezine gelmesi konusuna gelince, bunun ne demek olduğunu bile anlayamıyorum. Eğer “Samanyolu Galaksisi”nden bahsediliyorsa, biz bu spiral galaksinin uzak uçlarından birindeyiz, merkezden 30.000 ışıkyılı uzaktayız. Bu galaksi merkezinin çevresindeki dönüşümüzü yaklaşık 225-250 milyon yılda tamamlıyoruz ve bu esnada her zaman yaklaşık olarak merkeze olan uzaklığımızı koruyoruz. Kutup kaymasına gelince, bunun da ne demek olduğundan emin değilim. Eğer kutuplardaki ani bir değişiklik kastediliyorsa (yani Dünya’nın dönüş yönü), bu zaten mümkün değildir, 10. Soruya verdiğim cevaba bakabilirsiniz. Birçok web sitesi, Dünya’nın ve Güneş’in, Yay (Sagittarius) takımyıldızı üzerinden Samanyolu’nun merkeziyle aynı hizaya geleceğini söylüyor. Bu her sene Aralık ayında zaten olur, şimdiye kadar kötü birşey olmadı, 2012’nin diğer yıllardan farklı olacağına inanmamız için de herhangi bir sebep yok.
12. Güneş ve Dünya, galaksi düzlemiyle aynı hizaya geldiği zaman, karadelikle de aynı hizaya geldiği için, bu karadeliğin güçlü çekim gücü nedeniyle bir etki yaratmaz mı?
Samanyolu galaksimizin merkezinde devasa bir kara delik bulunur ve herhangi bir kütle yığınının da yapacağı gibi, galaksinin geri kalanında bir çekim etkisi uygular. Fakat galaksi merkezi çok çok uzaktır, yaklaşık 30.000 ışıkyılı mesafededir, bu nedenle Güneş Sistemi yada Dünya üzerindeki etkisi göz ardı edilebilirdir. Galaksi düzleminden yada galaksi merkezinden etki yapan özel güçler yoktur. Dünya üzerinde önemli çekimi olanlar sadece Güneş’in ve Ay’ın çekim kuvvetidir. Galaksi düzleminin etkisini düşünecek olursak, bu konum hakkında hiçbir şey özel değildir. Dünya’nın en son galaksi düzlemine geldiği an milyonlarca yıl öncesiydi. Galaksi düzlemini tekrar geçmek üzere olduğumuz iddiaları doğru değildir.
13. Dünya, yakında Samanyolu’ndaki “Karanlık yarık”tan (Dark Rift) geçeceği için korkuyorum. Bunun anlamı ne? Dünya yutulacak mı?
“Karanlık yarık” (dark rift), Galaksi merkezini görmemizi engelleyen, Samanyolu Galaksisi’nin iç kollarındaki geniş ve dağılmış toz bulutları için kullanılan popüler isimlerden biridir. Tüm bu “galaksi hizalaması” korkusu, kulağa delice geliyor. Her aralık ayının sonlarında Dünya’dan bakıldığında, Güneş her zaman aşağı yukarı Galaksi merkeziyle aynı hizada kalıyor, ne olmuş yani? Belli ki, sizi korkutmak isteyen birtakım sahtekarlar, toplum tarafından anlaşılmadığı için hiçbir anlam ifade etmeyen “hizalanma”, “karanlık yarık”, “foton kuşağı” gibi terimleri dikkatle kullanmaya karar vermişler. Malesef internette yada başka bir yerde yalan söylemeyi engelleyen bir ceza yaptırımı yok. Dünya’nın güvenliği söz konusuysa, önemli tehditler, küresel ısınmadan ve biyolojik çeşitliliğin kaybediliyor olmasından, ve bir de belki bir gün büyükçe bir asteroid yada kuyrukluyıldızın gezegene çarpmasından kaynaklanacak, 2012’ye dair ortaya atılan sahte-bilimlerden (pseudo-science) kaynaklı iddialardan değil.
14. Dünya’nın manyetik alanının 2012’de döneceğini duydum, ve bu tam da tarihin kaydedilecek olan en kuvvetli Güneş fırtınalarının başlayacağı döneme denk geliyor. Bu bizi ve uygarlığımızı yok eder mi?
Güneş döngüsünde (yaklaşık 11 yılda bir tekrarlanır) doruğa (solar maximum) yaklaşıldığı zaman, dip noktasına (solar minimum) kıyasla çok daha fazla Güneş püskürmesi ve koronada kütle fışkırmaları (coronal mass ejection) görülür. Bu püskürmeler ve fışkırmalar, Dünya üzerindeki insanlar yada diğer canlı türleri için tehlikeli değildir. Uzaydaki yada Ay yüzeyinde bulunabilecek olan astronotların hayatını tehlikeye sokabilir, -ve bu NASA’nın alışması gereken bir sorun-, fakat sizin yada benim için bir sorun değildir. Güçlü patlamalar radyo yayınlarını engelleyebilir, aurora’da (kuzey ve güney ışıkları) parlak görüntüler meydana getirebilir, ve uzaydaki bazı uyduların elektronik aksamlarına zarar verebilir. Bugün, birçok uydu bu olasılık düşünülerek tasarlanmaktadır, örneğin artık bazı uydular bu tip tehlikeli zamanlarda birkaç saatliğine hassas ekipmanları kapatarak güvenlik moduna geçebilmektedir. En aşırı vakalarda, güneş aktiviteleri belki yerdeki elektrik akışını da bozabilir ve bazı bölgelerde elektrik kesintilerine neden olabilir, fakat bu çok ender görülebilir.
En son Güneş döngüsündeki doruk noktası 2001’de görüldü, bu nedenle başlarda bir sonrakinin 11 yıl sonrası olan 2012’de olacağı tahmin ediliyordu. Fakat, en son görülen dip noktası olağandışıydı, birkaç yılı nerdeyse hiçbir güneş lekesi yada güneş aktivitesi gösteren diğer belirtileri gözlemlemeden geçirdik, bu nedenle de bir sonraki doruk noktasının biraz erteleneceği ve belki 2013 yılına sarkabileceği tahmin ediliyor. Yine de güneş döngüsüne dair detaylar temel olarak tahmin edilemez kalmaktadır.
Dünya’nın manyetik alanının, uzayda, Güneş’ten gelen çoğu materyalin soğurulduğu yada yansıtıldığı manyetosfer adı verilen geniş bir alan yaratarak bizi koruduğu konusunda haklısınız, fakat yakın zamanda manyetik kutupların değişebileceğini beklememize bir sebep bulunmamaktadır. Bu manyetik değişimler yaklaşık olarak 400.000 yılda bir görülür.
15. Fox News’te, 2012’de “Kuvvetli Güneş Fırtınaları ABD’yi aylarca etkisiz hale getirebilir” temalı bir rapor okumak kafamı karıştırdı. Haberde Ulusal Bilimler Akademisi’nin bu tip bir rapor için görevlendirildiği ve hatta parasının ödendiği yazılıyordu. Eğer “2012 olayı” olmayacaksa, neden böylesi bir saçmalık raporlaştırıldı?
NASA, Ulusal Araştırma Konseyi’nin bu Güneş Fiziği (Heliophysics) raporundan memnun olmuştur. Belirttiğiniz gibi, bu rapor, tarihte kaydedilmiş olan en şiddetli güneş fırtınasının (yani 1859’daki gibi) günümüzde de tekrarlanması durumunda “en kötü senaryo” analizini de içeriyor. Problem, böylesi bir bilginin amacı dışında kullanılıyor oluşu. Yakın zamanda, yıl da belirtmek gerekirse 2012’de, büyük bir güneş fırtınası beklememiz için bir sebep yok. Sorunuzda belirttiğiniz “2012 olayı” ifadesi problemi gösteriyor. Ortada bir “2012 Olayı” olacağına dair bir belirti yok. Hatta Güneş döngüsündeki bir sonraki doruk noktasının o yılda olup olmayacağını bile bilmiyoruz. Tüm bu “2012 Felaketi” senaryoları düzmecedir, çoğu Hollywood’un bilimkurgu felaketi filmi olan “2012” için reklamdır. İnsanların, Hollywood film kurgusu ile gerçeklik arasındaki farkı ayırt edebildiklerini umuyorum.
16. Okuldaki tüm arkadaşlarım, meteor çarpması yüzünden 2012’de hepimizin öleceğini söylüyor, bu doğru mu?
Arkadaşların yanılıyor. Dünya her zaman kuyrukluyıldızların ve asteroidlerin çarpmasına maruz kalmıştır fakat büyük darbeler çok ender görülür. En son “büyük darbe”, 65 milyon yıl önce oldu ve bu da muhtemelen dinozorların neslinin tükenmesine yol açan darbeydi. Günümüzde NASA gökbilimcileri “Spaceguard Survey” adı verilen bir araştırma yürütüyorlar ve çalışmanın konusu Dünya’ya yaklaşabilecek olan büyük asteroidleri çarpışmmanın çok öncesinden bulmak. Şimdiye kadar dinozorları yok edebilecek şiddette bir asteroidin çevremizde bulunmadığını çoktan belirlemiş durumdayız. Tüm bu çalışmalar, ve keşifler kamuoyuna açık olarak hergün NASA NEO Program Office web sayfasında ( neo.jpl.nasa.gov ) güncellenecek şekilde duyuruluyor, böylece 2012’de Dünya’ya birşeyin çarpmayacağını kendiniz de görebilirsiniz.
17. Eğer Nibiru düzmeceyse, neden bunu yalanlayan yayınlar yapmıyorsunuz? Tüm bu hikayelerin çevrede dolaşmasına ve insanları korkutmasına niye izin veriyorsunuz? Neden ABD devleti bu konuda birşey yapmıyor!
Eğer NASA ana sayfasına nasa.gov‘a giderseniz, Nibiru-2012 yalanını ortaya çıkaran birçok yazıya ulaşabilirsiniz. Nasa web sayfasında “Nibiru” yada “2012” diye taramayı deneyin. Zaten bu konuda NASA’nın da yapabileceği fazla birşey yok. Bu düzmece konuların hem NASA ile ilgisi yok, hem kullandıkları kaynakların da NASA belgeleriyle bağlantısı yok, bu nedenle doğrudan konuyla ilgili değiliz. Yine de bilimadamları, NASA bünyesinde olsun yada olmasın, bu düzmece haberlerin insanlar üzerindeki korkutucu etkilerini görüyor, insanların daha ciddi sorunlar olan küresel ısınma yada biyolojik çeşitliliğin kaybı konusu yerine bu tip şeylere yönlendirilmesi ve gerçek tehditlere bakmaması büyük bir sorun ve bilimadamları bunu görüyor; ama, ifade özgürlüğünün olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve bu ifade özgürlüğü yalan söyleme özgürlüğünü de kapsıyor. Bu konuda hiçbir sansür olmadığı için memnun bile olmamız gerekir. Yine de sağduyulu yaklaşırsanız bu yalanların yalan olduğunu anlayacağınızdan eminim. 2012’ye yaklaştığımız için bu yalanların daha da sırıtacağı ise zaten bariz.
18. Bana Nibiru’nun düzmece olduğunu ispatlayabilir misiniz? 2012’de çok kötü birşey olacağına dair çok sayıda rapor var. Kanıta ihtiyacım var çünkü devlet bizden çok şey saklıyor.
2012 kıyameti konusunun düzmece olduğuna dair kanıt istemeniz mantıksız. Aslında sorularınızı kıyamet günü savunucularına yönelterek onların iddialarını kanıtlamasını istemeniz gerekir, bizden bunların aksini kanıtlamamızı değil. Eğer birisi internette, Cleveland eyaletinde 15 metre uzunluğunda mor fillerin dolaştığını iddia etse, NASA’dan bunun aksini kanıtlamasını beklenir miydi? İspat etme yükümlülüğü, çılgınca iddialarda bulunanlara düşer. Carl Sagan’ın sıkça kullanılan sözünü anımsayın: Olağanüstü iddialar, eğer inanılır bulunması isteniyorsa olağanüstü kanıtlar ister.
Yine de, gökbilimcilerin artık Nibiru’nun olmadığına dair çok çok kuvvetli argümanları olduğunu düşünüyorum. Büyük bir gezegen (yada bir kahverengi cüce), Güneş Sistemi’ne doğru yaklaşıyor olsa yıllar öncesinden tüm gökbilimcilerin dikkatini çekmiş olurdu, hem bu yaklaşan objenin diğer objeler üzerindeki kütle çekim etkileri yıllar öncesinden dolaylı olarak tespit edilirdi, hem de kızılötesinde doğrudan tespiti mümkün olurdu. NASA Kızılötesi Astronomi Uydusu (IRAS), tüm gökyüzünü kapsayan ilk araştırmasını 1983’te yaptı. Eğer Nibiru gerçekten var olsaydı, o ve ondan sonraki araştırmalarda daha o zamandan tespiti yapılırdı. Ayrıca, eğer Güneş Sistemi’nin iç bölgelerine 3600 yılda bir büyük bir kütle giriyor olsaydı, bu iç gezegenlerin yörüngelerinde yıkıcı etkiler görüyor olurduk, fakat görmüyoruz.
Bunu anlamak için benim sözüme ihtiyacınız yok, sağduyunuzu kullanmanız yeterli. Nibiru’yu hiç gördünüz mü? 2008 yılında çok sayıda web sayfası Nibiru’nun 2009 ilkbaharında çıplak gözle görünmeye başlayacağını söylüyordu. Eğer büyük bir gezegen yada bir kahverengi cüce 2012’de gelecek şekilde Güneş Sistemi’nin iç kısımlarına doğru geliyor olsaydı, tüm dünya çapında profesyonel yada amatör yüzbinlerce gökbilimci tarafından takip edilebilir olurdu. Nibiru’yu gözleyen tek bir tane amatör gökbilimci tanıyor musunuz? Sky & Telescope gibi büyük ve popüler gökbilim dergilerinde hiç fotoğraf yada tartışma gördünüz mü? Bir düşünün. Eğer Nibiru var olsaydı kimse saklayamazdı.
19. Peki ya “2012” filminin korkutucu afişleri? Bizden bu kıyamet tehdidini onaylamamız için bu web sayfalarına bakmamızı istiyorlar.
Nibiru ve 2012 kıyametiyle ilgili sahte-bilim iddiaları, devlete olan güvensizlikle birleştirilerek, Columbia Pictures tarafından yapılan ve Kasım 2009’da vizyona girecek olan “2012” adlı film için izleyici kitlesi yaratabilmek için yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Filmin fragmanı, sinemalarda ve kendi web sayfasında gösteriliyor. Fragmanda, Himalayaları aşan bir büyük dalga görünüyor, sonrasında kelimeler beliriyor: “Gezegenimizdeki devletler, 6 milyar insanı dünyanın sonuna nasıl hazırlar?” –uzun bir sessizlik—“Hazırlamazlar” –uzun bir sessizlik—“Gerçeği öğrenin. Google’da 2012’yi araştırın”.
Filmin reklamları, tamamen kurgu eseri olan bir web sayfasını ( http://www.instituteforhumancontinuity.org/ ), dolayısıyla bilimsel gibi gösterilen fakat kurgu olan bir “İnsanlığın Devamı Enstitüsü” nü (The Institute for Human Continuity) de içeriyor. Websayfasına göre, bu enstitü, bilimsel araştırma yapmak ve kamuoyunu felakete hazırlamak amacıyla kurulmuş. Asıl görevi de, insanlığın hayatta kalmasını sağlamak. Web sayfasına göre, enstitü, devletlerin, iş dünyasının ve bilimadamlarının ileri gelenleri tarafından 1978’de kurulmuş. Dediklerine göre 2004 yılında, kurumdaki bilimadamları %94 kesinlikle dünyanın 2012’de yok olacağını onaylamış. Ayrıca site, insanları kimlerin kurtarılacağına dair düzenlenecek bir loto için kayıt olmaları konusunda teşvik ediyor ve hatta bir çalışan, kedisini lotoya ekleyip kabul de ettirmiş. Wikipedia’dan öğrendiğime göre bu tip “sahte” web sayfaları oluşturmak, “virütik pazarlama” (viral marketing) adı verilen yeni bir pazarlama tekniği imiş, bilgisayar virüslerinden esinlenerek bu isim konulmuş.
20. Bu konuda çok sayıda soru geliyor olması da bir kitap yada film için düzenlenen bir kampanyanın parçası olabilir mi, ne kadar çok kişi itiraz ederse, ortada bir komplo olduğuna dair o kadar çok “kanıt” olduğu fikrini verebilmek için?
Bu soruyu ben de kendime her gün soruyorum, çünkü Nibiru ile ilgili (ve çeşitli hizalanmalar ve kutup kaymalarıyla birlikte) gelen maillerin sayısı gitgide artıyor, bu tip soruların sayısı şimdilik haftada 20’yi buldu. Belli ki yaklaşan bir felakete dair insanların korkularını körüklemekte kazanılacak bir para var. Bu tip bir aldatmacanın bir kısmı “2012” adlı bilimkurgu felaket filmi için açıkça yapılıyor (19. Soruya bakın). Bir çok web sayfası, Nibiru hakkında kitaplar, kayıtlar ve hatta “hayatta kalma kitleri” satıyor. Çok üzücü ki, ilgilenilmesi gereken çok sayıda gerçek sorunumuz varken (küresel ısınma yada finansal çöküş gibi) insanlar bu gibi yalanlara yönlendirilebiliyor. Govert Shilling’in yazdığı yeni bir gökbilim kitabının (The Hunt for Planet X) en son bölümünde şu satırlar:
“Nibiru saçmalığının yükselen dalgalarını uzun ve şüpheli bakışlarla izleyen ve bu kozmik peri masalının yalan yanlış olduğunu bilimsel metodlar kullanarak gösteren arkeologlar ve gökbilimcilerin, yani yalanları ortaya çıkaranların yapması gereken çok iş var. Önümüzdeki birkaç yıl işlerini güçlerini bırakıp bunlarla uğraşacaklar. Ve 22 Aralık 2012 geldiğinde, yeni sahtebilim hikayeleri su yüzüne çıkacak ve tüm bu sirk dünyası en baştan başlayacak. Çünkü, Güneş Sistemi’mizdeki objeler kaç tane olursa olsun, her zaman bir tane daha gizemli “Gezegen X”’e ihtiyaç olmaya devam edecek.”
Böyle bir haber son birkaç yıldır gündemde zaman zaman yerini alıyor. Daha önce sitemizde Üç Haber Üç Yanlış başlıklı bir yazı yazarak, haber sitelerimizde yer alan 3 Gökbilim haberinin doğrusunu belirtmiştik.
Şimdiki yazıda da başka bir masalı ele alıyoruz: Marduk veya diğer adıyla Nibiru masalı. Biliyorsunuz ki, çeşitli sitelerde Marduk adlı bir gezegenin 2012 yılının Aralık ayında Dünyaya çarpacağı ve Dünya'daki yaşamın son bulacağına ilişkin haberler yayımlandı. Görmek için internette Marduk yazıp aratmak bile yeterli. Peki bu haberin aslı nedir?
NASA bu haberi sorucevap şeklinde yanıtladı. Gökbilim Dergisi yazarlarından Amatör Gökbilimci Onur Atılgan tarafından Türkçeleştirdi. Aşağıdaki çeviri tamamıyla Onur Atılgan'a aittir. Yazını orijinal metni NASA'ın Astrobiology sayfasında David Morrison tarafından kaleme alınmıştır.
Onur Atılgan'ın çevirisiyle Marduk ya da Nibiru'culara NASA'nın Yanıtı:
1. Dünya’nın sonunun Aralık 2012’de geleceği iddialarının kaynağı nedir?
Hikaye, Sümerler tarafından keşfedildiği varsayılan bir gezegen olan Nibiru’nun Dünya’ya doğru geldiği iddialarıyla başladı. Antik Mezopotamya uygarlığı Sümerler hakkında “kurgu” eserler yazan Zecharia Sitchin, birçok kitabında (örneğin: 1976 tarihli Onikinci Gezegen) Güneş’in etrafındaki turunu her 3600 yılda bir tamamlayan gezegen Nibiru’dan bahseden Sümer belgelerini keşfedip çevirdiğini iddia ediyor. Bu Sümer mitleri, Anunnaki adını verdikleri bir yabancı uygarlıktan Dünya’yı ziyaret eden “antik astronot” hikayelerini de içermiştir. Daha sonra, kendi kendini psişik ilan eden, uzaylılarla iletişim içinde olduğunu iddia eden Nancy Lieder adlı biri, websayfası Zetatalk’da, Zeta Reticuli adlı yıldızın çevresindeki kurgu bir gezegenin sakinlerinin Dünyalıları yaklaşan bir Gezegen X, yada Nibiru’dan gelen tehlikeye karşı uyarmıştır. Bu felaketin başta 2003 Mayıs’ta geleceğini söylediler, fakat bu tarihte hiçbir şey olmayınca tarihi Aralık 2012’ye kaydırdılar. Bu iki hikayenin birleştirilerek Mayalıların uzun kış gündönümünün biteceği tarih olan 2012, yani sözü geçen tahmini kıyamet ile birleştirilmesi ise aslında oldukça yenidir.
2. Sümerler ilk büyük uygarlıktılar, ve birçok tutarlı gökbilim tahminleri yapmışlardı; Uranüs, Neptün ve Pluto’nun varlığını bilmeleri de dahil. Nibiru hakkındaki tahminlerine niye inanmayalım?
Nibiru, Babil astrolojisinde bazen tanrı Marduk’la ilişkilendirilen bir isimdir. Nibiru, Asur Krallığı (M.Ö. 668-627) Assurbanipal kütüphanesinde bulunmuş olan Babil yaratılış şiiri Enuma Elish’te ufak rolü olan karakterlerden biridir. Sümerler ise tarih sahnesine çok daha eskiden girmişlerdi, M.Ö. 23. Yüzyıldan 17. Yüzyıla kadar olan zamanda yaşayıp gittiler. Nibiru’nun bir gezegen olduğu ve Sümerler tarafından bilindiği iddiaları, Antik Mezopotamya’nın yazılı kaynaklarını çalışan ve çeviren birçok bilimadamı (Zecharia Sitchin’in olduğunun aksine) tarafından yalanlanmıştır. Sümerler gerçekten büyük bir uygarlıktılar; tarımın, su yönetiminin, şehir hayatının, ve özellikle yazarlığın gelişimi için önemli katkılarda bulunmuşlardır, fakat gökbilim ile ilgili çok az kayıt bırakmışlardır. Elbette Uranüs, Neptün ve Pluto’nun varlığını bilmiyorlardı. Gezegenlerin Güneş etrafında döndüğünü de bilmiyorlardı, bu bile ilk olarak Sümerlerin yıkılışından iki bin yıl sonra ortaya çıkan Antik Yunan uygarlığında fikir olarak ortaya atılmıştır. Sümerlerin gelişmiş gökbilim bilgisine sahip olduğu, ve hatta Nibiru adlı bir tanrıları olduğu iddiaları Sitchin’in hayalgücünün ürünlerinden ibarettir.
3. Nibiru’nun keşfi ilk olarak 1983’te yapılmış ve hatta bu olay günün önde gelen gazeteleri tarafından haberleştirilmişken nasıl bunu reddedebilirsiniz? O zaman buna Gezegen X, daha sonraları da Xena veya Eris adını vermiştiniz.
IRAS (Nasa’nın Kızılötesi Astronomi Uydusu [Infrared Astronomy Satellite]), gökyüzünü 1983 yılında 10 ay boyunca tarayan bir çalışma yapmıştı ve birçok kızılötesi kaynak keşfetmişti, fakat hiçbiri Nibiru yada Gezegen X ve hatta Güneş Sistemi’nin derinliklerinde kalan bir obje değildi. Bu konuda güzel bir tartışma Caltech kaynaklarında bulunabilir ( spider.ipac.caltech.edu/staff/tchester/iras/no_tenth_planet_yet.html ). Özetle, IRAS 350.000 adet kızılötesi kaynağını katalogladı, ve bunların bir kısmı tanımlanmamıştı (ve bu, tabi ki araştırmayı yapmanın da sebebiydi zaten). Tüm bu gözlemler, daha sonra yerde ve havadaki daha kuvvetli araçlarla yapılan çalışmalarla devam ettirildi. Onuncu gezegen hakkındaki söylentiler 1984’te ortaya çıktı, bunun sebebi; birçok kızılötesi kaynak için “benzersiz” sıfatını kullanan “IRAS mini araştırmasında tanımlanmamış noktasal kaynaklar” adlı bir bilimsel makalenin “Astrophysical Journal Letters”’da, yayınlanmasıydı. Fakat bu “gizemli objelerin” daha sonra uzak galaksiler olduğu ortaya çıktı (bir tanesi hariç, o da “kızılötesi sirrus” idi [infrared cirrus]) ve bu bulgular 1987’de yayınlandı. Hiçbir IRAS kaynağının bir gezegen olduğu ortaya çıkmadı. Tüm bu konuları anlatan güzel bir kaynak Phil Plait’in web sayfasında görülebilir (http://www.badastronomy.com/bad/misc/pl ... .html#iras). Özetle, Nibiru bir mittir, hiçbir temeli yoktur. Bir gökbilimci için, “yakın” olan fakat “görünemeyen” bir gezegen iddialarını sürekli olarak duymak aptalcadır.
4. Belki de Nibiru değil de, Gezegen X yada Eris’ten bahsetmeliyiz. Neden Eris’in yörüngesi saklanıyor?
“Gezegen X”, gerçek bir objeye uygulandığında bir oksimorondan ibarettir. Bu terim, geçen yüzyıldan beri olması mümkün, yada şüpheli olan objeler için kullanılıyordu. Obje bir kere bulundu mu, gerçek bir isim verilir, Pluto ve Eris’te olduğu gibi. Onlar da bulunmadan önce bazen “Gezegen X” olarak tanımlanıyordu. Eğer bir objenin gerçek olmadığı yada bir gezegen olmadığı ortaya çıkarsa, bir daha bunun adını duymazsınız. Eğer gerçekse, bu sefer de Gezegen X denmez.
Eris, gökbilimciler tarafından Güneş Sistemi’nin derinliklerinde bulunan çok sayıdaki cüce gezegenlerden biridir. Bu cisimlerin hepsi, kendisini Dünya’nın yakınlarına asla getirmeyecek olan normal yörüngelere sahiptir. Pluto gibi, Eris de bizim Ay’ımızdan ufaktır. Çok çok uzaktadır ve yörüngesi onu hiçbir zaman bize 6 milyar kilometreden daha yakına getirmeyecektir. Eris ve yörüngesi hakkında hiçbir sır yoktur. Bunu da kolaylıkla Google’dan yada Wikipedia’dan görebilirsiniz.
5. Nibiru’yu izlemek için Güney Kutup Teleskobu’nu kurduğunuzu inkar mı ediyorsunuz? Başka hangi sebeple Güney Kutbu’na bir teleskop kurulur ki?
Güney Kutbu’nda bir teleskop vardır, fakat NASA tarafından kurulmamıştır, ayrıca Nibiru’yu incelemek için de kullanılmamaktadır. “Güney Kutup Teleskobu” Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation) tarafından desteklenmektedir, ve bir radyo teleskoptur, optik bir özelliği yoktur. Resimler alamaz, fotoğraf çekemez. Bunu Wikipedia’dan da görebilirsiniz. Antarktika, kızılötesi gökbilim araştırmaları yapmak ve kısadalga radyo araştırmaları yapmak için harika bir yerdir, ayrıca gece-gündüz döngüsüne girmeden objelerin kesintisiz olarak izlenebilmesi avantajını da sağlar.
Eklemeliyim ki, bir objenin sadece Güney Kutbu’ndan görülebildiği bir geometri hayal etmek imkansızdır. Tam olarak Dünya’nın güney ucunda kalan bir obje olsaydı bile bunun tüm Güney Yarımküre tarafından da görülmesi gerekirdi.
6. İnternet’te Nibiru hakkında çok sayıda fotoğraf ve video var. Bu bile var olduğunun bir kanıtı değil midir?
İnternet’teki fotoğrafların ve videoların büyük çoğunluğu Güneş yakınlarında görünen bazı görüntülerdir (belli ki Nibiru’nun birkaç yüzyıldır Güneş arkasında saklandığı iddialarını desteklemek için konuluyorlar). Bu resimler, Güneş’i çekerken, lens’teki iç yansımalardan kaynaklanan bir görüntü ile elde edilmektedir, bu olaya da “lens flare” adı verilir. Bu sonucu kolaylıkla kendiniz de görebilirsiniz, bu resimlerde çap boyunca gerçek Güneş resimlerinin tersinin oluştuğu görülebilir, sanki görüntü resmin ortasından yansıtılıyormuş gibi. Bu özellikle videolarda çok belirgindir, kamera hareket ettikçe sahte görüntü (false image?) her zaman gerçek resmin zıttında hareket eder. Buna benzer “lens flare” olayları, geceleri çekilen ve yol kenarında sokak lambası gibi parlak ışık kaynağı bulunurken görüntülenen birçok UFO
V838 adlı yıldızın çevresindeki genişleyen gaz bulutunun resmi. |
fotoğrafının da kaynağıdır. İnsanların bu kadar basit bir fotoğraf olayını tanımamalarına şaşırıyorum. Dahası, bu fotoğraflarda nerdeyse Güneş kadar parlak ve büyük olan (ikinci bir Güneş) bir cismin, yine aynı kaynaklarca Nibiru’nun çıplak gözle görülemeyen ve ancak büyük teleskoplarla görüntülenebilecek kadar sönük bir obje olarak beraber kabul edilmesiyle gerçekten eğleniyorum.
Bu konuda çok kullanılan bir teleskop fotoğrafı ( http://www.greatdreams.com/nibiru-possible.jpg ) Güneş Sistemi’nin çok çok uzaklarındaki, genişleyen bir gaz bulutunun iki resmini gösteriyor. Bu resimlerde obje hareket etmiyor ve bunu fotoğraflardaki yıldızın iki resimde de aynı olduğuna bakarak görebilirsiniz. Dikkatli bir okur, bu fotoğrafların V838 adlı yıldızın çevresindeki gaz tabakası olduğunu tanımlayabilir. Wikipedia’nın da bu konuda güzel bir yazısı var ve bu objenin Hubble tarafından çekilmiş güzel bir fotoğrafını yayınlıyor. Bir lise öğrencisi, önce Nibiru olduğu farzedilen kırmızı halkanın resimlerinden etkilenmiş, daha sonra ise Photoshop dersinde bu tip resimlerin sıfırdan nasıl yapılabileceğini çalışmış. Youtube’da 2008 yaz aylarında yayınlanan bir video’da ( http://www.youtube.com/watch?v=qDKtkWIx00A ) bir adam mutfakta duruyor ve NASA’nın bir x-ray teleskobu tarafından çekilen objenin Nibiru olduğunu iddia ediyor. Peki Kanıtı ne? NASA tarafından yayınlanan bir sahte görüntüde (false image) mavi renkler çıktığı için, o halde bu okyanusları olan yakınlardaki bir gezegen olmalı. Bu, insanları korkutmak için yapılmamış olsaydı, gerçekten çok komik dururdu.
7. (5h 53m 27s, -6 10’ 58”) koordinatlarındaki bölgenin Google Sky ve Microsoft Telescope tarafından karartılmış olmasının sebebini de açıklayabilir misiniz? Bu bölgelerin karartılma sebebinin, Nibiru’nun orada olmasına bağlayan çok sayıda fikir var.
Birçok insan “Sloan Digital Survey” tarafından yayınlanan resimlerin gösterildiği Google Sky’da, Orion içindeki bu siyah dikdörtgeni bana soruyor. Bu bölge Nibiru’nun “saklanma noktası” olamaz; çünkü bu bölge, gökyüzünde, Nibiru tartışmalarının başladığı 2007-2008 kışında tüm Dünya’nın gözünün önünde olan bir bölgeydi. Bu, üstelik Nibiru’nun Güneş’in arkasında saklandığı, yada sadece güney yarımküreden görünebildiği iddialarıyla da çelişiyor. Fakat, ben de bu siyah dikdörtgenin ne olduğunu çok merak ettim ve bu nedenle Google’da çalışan kıdemli bir bilimadamı olan arkadaşıma sordum. Bana, kaybolan verinin Sloan araştırma resimlerinin işlenmesinde yapılan bir hata nedeniyle kaybolduğunu ve bu nedenle görünmediğini, fakat bir sonraki güncellemede kesinlikle giderileceğinin garantisini verdi.
8. Eğer devlet Nibiru’yu biliyorsa, bunu toplumda oluşacak bir paniği engellemek için saklamaz mıydı? Devletin görevlerinden biri de halkın sakin kalmasını sağlamak değil mi?
Bir devletin çok sayıda görevi vardır, fakat bunlardan biri halkın sakin kalmasını sağlamak değildir. Tecrübeme göre, devletin bazı kademeleri bunun bazen tam tersini yapıyor, çeşitli terörist tehditlerine karşı sıklıkla yapılan referanslarda yada uzun haftasonu tatillerinde ölümcül trafik kazalarına karşı insanları uyarırken olduğu gibi, (ki bu ölümcüllük, başka zamanlara oranla daha tehlikeli değil). Üstelik siyasi rakiplerini, bazı kötü şeylerle özdeşleştirerek rekabet etmenin de uzun bir tarihi var. (daha yaşlı okurlarımız belki 1960’lardaki seçimde füze açığını hatırlar, daha genç okurlar da kimin ABD’yi teröristlerden güvende tuttuğuna yada tutmadığına dair yapılan tartışmaları hatırlayacaktır). Ayrıca, sosyal bilimciler, toplumsal paniğe dair kavrayışımızın Hollywood ürünü olduğunu vurguluyor ve gerçek dünyada toplumların tehlikeli zamanlarda dayanışma içine girdiğine ve birbirine yardım ettiğine dair çok sayıda bulgu olduğunu işaret ediyorlar. Üstelik, sanırım herkes gizli tutulan kötü şeylerin genelde ters teptiğini ve zamanı geldiğinde sorunları daha da büyüttüğünü düşünecektir. Bu, Nibiru için de geçerli, birşey olsaydı çoktan açıklanmıştı.
Ayrıca, eğer isteselerdi bile, devlet Nibiru’yu gizli tutamazdı. Gerçek olsaydı, bu obje binlerce gökbilimci, amatör gözlemci yada profesyonel tarafından takip edilecekti. Bu gökbilimciler dünyanın heryerine yayılmış durumdalar. Gökbilim topluluğunu tanıyorum ve bu insanlar, bir emir verilse bile bunu gizli tutmayacaktır. Bir gezegeni Güneş Sistemi’nin içlerine doğru yolunda ilerlerken gizli tutamazsınız!
9. Neden Maya takvimi dünyanın 2012’de sona ereceğini söylüyor? Mayaların geçmişte diğer gezegen tahminlerini yaparken oldukça tutarlı olduklarını duymuştum. Nasıl olur da onlardan daha fazla bildiğinizden emin olabiliyorsunuz?
Takvimler, geçen zamanın kaydını tutmak için bulunurlar, geleceği tahmin etmek için değil. Maya gökbilimcileri zekiydi ve çok karmaşık bir takvim üretmişlerdi. Bu antik takvimler tarihçiler için çok ilgi çekicidir, ama günümüzde zamanın kaydını tutmak için kullandığımız olanaklara yada yüksek duyarlılığa sahip günümüz takvimleriyle yarışamazlar. Ana nokta ise; takvimler, antik yada modern olsun farketmez, gezegenimizin geleceğini tahmin edemezler ve 2012 gibi belli bir tarihte olacak şeylere dair uyarılarda bulunamazlar.
Benim masamdaki takvim, bu tarihten çok daha önce, 31 Aralık 2009’da sona eriyor, fakat bunu kıyamet habercisi diye yorumlamıyorum. Bu sadece yeni bir yılın başlangıcı.
10. Kutup kayması teorisi nedir? Dünya’nın kabuğunun birkaç gün içinde çekirdek etrafında 180 derece dönüş yaptığı doğru mu? Bunun, Güneş Sistemi’nin galaktik ekvatordan geçişi ile ilgisi var mı?
Dünya’nın dönüşünün tersine dönmesi imkansızdır. Bu hiçbir zaman olmamıştır ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Kıtalarda yavaş hareketler vardır (örneğin Antarktika yüzlerce milyon yıl önce ekvatora yakın bir yerdeydi) fakat bunun kutupların tersine döndüğü iddialarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Birçok felaket sitesi, bu ikisini bir araya getirerek insanları kandırmayı amaçlamaktadır. Dünya’nın dönüşü ile Dünya’nın manyetik kutupları arasında bir bağ olduğunu ileri sürüyorlar. Manyetik kutuplar, düzensiz olmak kaydıyla ortalama olarak her 400.000 yılda bir değişir. Bildiğimiz kadarıyla bu tip bir manyetik değişimin de Dünya üzerindeki yaşama hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Zaten herhangi bir manyetik değişimin önümüzdeki birkaç bin yıl içinde olması ihtimali de çok çok düşüktür. Fakat bu kaynaklar, sahte raporlar hazırlayarak bu tip bir manyetik değişimin çok yakında geldiğini (2012’de) ve bunun da Dünya’nın dönüş kutuplarını değiştireceğini iddia ediyorlar. Özetle:
1- Dönüş yönü ve manyetik kutup arasında bir ilgi yoktur.
2- Yakın zamanda manyetik kutupların değişeceğini gösteren birşey yoktur, veya bu bir şekilde olsa bile hayat üzerinde herhangi bir olumsuz etki yaratabileceğini tahmin etmenin anlamı yoktur.
3- Felaketle sonuçlanacak olan, dönüş kutuplarındaki ani bir kayma mümkün değildir. Ayrıca, tüm bunların galaktik ekvatorla yada diğer bazı komplo teorileriyle dolu sitelerdeki hizalanma iddialarıyla ilgili saçmalıklarla en ufak bir ilgisi yoktur.
11. Çoğu gezegen 2012’de hizalandığında ve Dünya, Samanyolu’nun merkezine geldiğinde, bunun Dünya üzerinde ne gibi etkileri olacak? Bu bir kutup kaymasına yol açabilir mi, evetse bizi neler bekliyor?
2012’de yada önümüzdeki onyıllar içinde herhangi bir zamanda bir gezegen hizalanması yoktur. Dünya’nın Samanyolu’nun merkezine gelmesi konusuna gelince, bunun ne demek olduğunu bile anlayamıyorum. Eğer “Samanyolu Galaksisi”nden bahsediliyorsa, biz bu spiral galaksinin uzak uçlarından birindeyiz, merkezden 30.000 ışıkyılı uzaktayız. Bu galaksi merkezinin çevresindeki dönüşümüzü yaklaşık 225-250 milyon yılda tamamlıyoruz ve bu esnada her zaman yaklaşık olarak merkeze olan uzaklığımızı koruyoruz. Kutup kaymasına gelince, bunun da ne demek olduğundan emin değilim. Eğer kutuplardaki ani bir değişiklik kastediliyorsa (yani Dünya’nın dönüş yönü), bu zaten mümkün değildir, 10. Soruya verdiğim cevaba bakabilirsiniz. Birçok web sitesi, Dünya’nın ve Güneş’in, Yay (Sagittarius) takımyıldızı üzerinden Samanyolu’nun merkeziyle aynı hizaya geleceğini söylüyor. Bu her sene Aralık ayında zaten olur, şimdiye kadar kötü birşey olmadı, 2012’nin diğer yıllardan farklı olacağına inanmamız için de herhangi bir sebep yok.
12. Güneş ve Dünya, galaksi düzlemiyle aynı hizaya geldiği zaman, karadelikle de aynı hizaya geldiği için, bu karadeliğin güçlü çekim gücü nedeniyle bir etki yaratmaz mı?
Samanyolu galaksimizin merkezinde devasa bir kara delik bulunur ve herhangi bir kütle yığınının da yapacağı gibi, galaksinin geri kalanında bir çekim etkisi uygular. Fakat galaksi merkezi çok çok uzaktır, yaklaşık 30.000 ışıkyılı mesafededir, bu nedenle Güneş Sistemi yada Dünya üzerindeki etkisi göz ardı edilebilirdir. Galaksi düzleminden yada galaksi merkezinden etki yapan özel güçler yoktur. Dünya üzerinde önemli çekimi olanlar sadece Güneş’in ve Ay’ın çekim kuvvetidir. Galaksi düzleminin etkisini düşünecek olursak, bu konum hakkında hiçbir şey özel değildir. Dünya’nın en son galaksi düzlemine geldiği an milyonlarca yıl öncesiydi. Galaksi düzlemini tekrar geçmek üzere olduğumuz iddiaları doğru değildir.
13. Dünya, yakında Samanyolu’ndaki “Karanlık yarık”tan (Dark Rift) geçeceği için korkuyorum. Bunun anlamı ne? Dünya yutulacak mı?
“Karanlık yarık” (dark rift), Galaksi merkezini görmemizi engelleyen, Samanyolu Galaksisi’nin iç kollarındaki geniş ve dağılmış toz bulutları için kullanılan popüler isimlerden biridir. Tüm bu “galaksi hizalaması” korkusu, kulağa delice geliyor. Her aralık ayının sonlarında Dünya’dan bakıldığında, Güneş her zaman aşağı yukarı Galaksi merkeziyle aynı hizada kalıyor, ne olmuş yani? Belli ki, sizi korkutmak isteyen birtakım sahtekarlar, toplum tarafından anlaşılmadığı için hiçbir anlam ifade etmeyen “hizalanma”, “karanlık yarık”, “foton kuşağı” gibi terimleri dikkatle kullanmaya karar vermişler. Malesef internette yada başka bir yerde yalan söylemeyi engelleyen bir ceza yaptırımı yok. Dünya’nın güvenliği söz konusuysa, önemli tehditler, küresel ısınmadan ve biyolojik çeşitliliğin kaybediliyor olmasından, ve bir de belki bir gün büyükçe bir asteroid yada kuyrukluyıldızın gezegene çarpmasından kaynaklanacak, 2012’ye dair ortaya atılan sahte-bilimlerden (pseudo-science) kaynaklı iddialardan değil.
14. Dünya’nın manyetik alanının 2012’de döneceğini duydum, ve bu tam da tarihin kaydedilecek olan en kuvvetli Güneş fırtınalarının başlayacağı döneme denk geliyor. Bu bizi ve uygarlığımızı yok eder mi?
Güneş döngüsünde (yaklaşık 11 yılda bir tekrarlanır) doruğa (solar maximum) yaklaşıldığı zaman, dip noktasına (solar minimum) kıyasla çok daha fazla Güneş püskürmesi ve koronada kütle fışkırmaları (coronal mass ejection) görülür. Bu püskürmeler ve fışkırmalar, Dünya üzerindeki insanlar yada diğer canlı türleri için tehlikeli değildir. Uzaydaki yada Ay yüzeyinde bulunabilecek olan astronotların hayatını tehlikeye sokabilir, -ve bu NASA’nın alışması gereken bir sorun-, fakat sizin yada benim için bir sorun değildir. Güçlü patlamalar radyo yayınlarını engelleyebilir, aurora’da (kuzey ve güney ışıkları) parlak görüntüler meydana getirebilir, ve uzaydaki bazı uyduların elektronik aksamlarına zarar verebilir. Bugün, birçok uydu bu olasılık düşünülerek tasarlanmaktadır, örneğin artık bazı uydular bu tip tehlikeli zamanlarda birkaç saatliğine hassas ekipmanları kapatarak güvenlik moduna geçebilmektedir. En aşırı vakalarda, güneş aktiviteleri belki yerdeki elektrik akışını da bozabilir ve bazı bölgelerde elektrik kesintilerine neden olabilir, fakat bu çok ender görülebilir.
En son Güneş döngüsündeki doruk noktası 2001’de görüldü, bu nedenle başlarda bir sonrakinin 11 yıl sonrası olan 2012’de olacağı tahmin ediliyordu. Fakat, en son görülen dip noktası olağandışıydı, birkaç yılı nerdeyse hiçbir güneş lekesi yada güneş aktivitesi gösteren diğer belirtileri gözlemlemeden geçirdik, bu nedenle de bir sonraki doruk noktasının biraz erteleneceği ve belki 2013 yılına sarkabileceği tahmin ediliyor. Yine de güneş döngüsüne dair detaylar temel olarak tahmin edilemez kalmaktadır.
Dünya’nın manyetik alanının, uzayda, Güneş’ten gelen çoğu materyalin soğurulduğu yada yansıtıldığı manyetosfer adı verilen geniş bir alan yaratarak bizi koruduğu konusunda haklısınız, fakat yakın zamanda manyetik kutupların değişebileceğini beklememize bir sebep bulunmamaktadır. Bu manyetik değişimler yaklaşık olarak 400.000 yılda bir görülür.
15. Fox News’te, 2012’de “Kuvvetli Güneş Fırtınaları ABD’yi aylarca etkisiz hale getirebilir” temalı bir rapor okumak kafamı karıştırdı. Haberde Ulusal Bilimler Akademisi’nin bu tip bir rapor için görevlendirildiği ve hatta parasının ödendiği yazılıyordu. Eğer “2012 olayı” olmayacaksa, neden böylesi bir saçmalık raporlaştırıldı?
NASA, Ulusal Araştırma Konseyi’nin bu Güneş Fiziği (Heliophysics) raporundan memnun olmuştur. Belirttiğiniz gibi, bu rapor, tarihte kaydedilmiş olan en şiddetli güneş fırtınasının (yani 1859’daki gibi) günümüzde de tekrarlanması durumunda “en kötü senaryo” analizini de içeriyor. Problem, böylesi bir bilginin amacı dışında kullanılıyor oluşu. Yakın zamanda, yıl da belirtmek gerekirse 2012’de, büyük bir güneş fırtınası beklememiz için bir sebep yok. Sorunuzda belirttiğiniz “2012 olayı” ifadesi problemi gösteriyor. Ortada bir “2012 Olayı” olacağına dair bir belirti yok. Hatta Güneş döngüsündeki bir sonraki doruk noktasının o yılda olup olmayacağını bile bilmiyoruz. Tüm bu “2012 Felaketi” senaryoları düzmecedir, çoğu Hollywood’un bilimkurgu felaketi filmi olan “2012” için reklamdır. İnsanların, Hollywood film kurgusu ile gerçeklik arasındaki farkı ayırt edebildiklerini umuyorum.
16. Okuldaki tüm arkadaşlarım, meteor çarpması yüzünden 2012’de hepimizin öleceğini söylüyor, bu doğru mu?
Arkadaşların yanılıyor. Dünya her zaman kuyrukluyıldızların ve asteroidlerin çarpmasına maruz kalmıştır fakat büyük darbeler çok ender görülür. En son “büyük darbe”, 65 milyon yıl önce oldu ve bu da muhtemelen dinozorların neslinin tükenmesine yol açan darbeydi. Günümüzde NASA gökbilimcileri “Spaceguard Survey” adı verilen bir araştırma yürütüyorlar ve çalışmanın konusu Dünya’ya yaklaşabilecek olan büyük asteroidleri çarpışmmanın çok öncesinden bulmak. Şimdiye kadar dinozorları yok edebilecek şiddette bir asteroidin çevremizde bulunmadığını çoktan belirlemiş durumdayız. Tüm bu çalışmalar, ve keşifler kamuoyuna açık olarak hergün NASA NEO Program Office web sayfasında ( neo.jpl.nasa.gov ) güncellenecek şekilde duyuruluyor, böylece 2012’de Dünya’ya birşeyin çarpmayacağını kendiniz de görebilirsiniz.
17. Eğer Nibiru düzmeceyse, neden bunu yalanlayan yayınlar yapmıyorsunuz? Tüm bu hikayelerin çevrede dolaşmasına ve insanları korkutmasına niye izin veriyorsunuz? Neden ABD devleti bu konuda birşey yapmıyor!
Eğer NASA ana sayfasına nasa.gov‘a giderseniz, Nibiru-2012 yalanını ortaya çıkaran birçok yazıya ulaşabilirsiniz. Nasa web sayfasında “Nibiru” yada “2012” diye taramayı deneyin. Zaten bu konuda NASA’nın da yapabileceği fazla birşey yok. Bu düzmece konuların hem NASA ile ilgisi yok, hem kullandıkları kaynakların da NASA belgeleriyle bağlantısı yok, bu nedenle doğrudan konuyla ilgili değiliz. Yine de bilimadamları, NASA bünyesinde olsun yada olmasın, bu düzmece haberlerin insanlar üzerindeki korkutucu etkilerini görüyor, insanların daha ciddi sorunlar olan küresel ısınma yada biyolojik çeşitliliğin kaybı konusu yerine bu tip şeylere yönlendirilmesi ve gerçek tehditlere bakmaması büyük bir sorun ve bilimadamları bunu görüyor; ama, ifade özgürlüğünün olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve bu ifade özgürlüğü yalan söyleme özgürlüğünü de kapsıyor. Bu konuda hiçbir sansür olmadığı için memnun bile olmamız gerekir. Yine de sağduyulu yaklaşırsanız bu yalanların yalan olduğunu anlayacağınızdan eminim. 2012’ye yaklaştığımız için bu yalanların daha da sırıtacağı ise zaten bariz.
18. Bana Nibiru’nun düzmece olduğunu ispatlayabilir misiniz? 2012’de çok kötü birşey olacağına dair çok sayıda rapor var. Kanıta ihtiyacım var çünkü devlet bizden çok şey saklıyor.
2012 kıyameti konusunun düzmece olduğuna dair kanıt istemeniz mantıksız. Aslında sorularınızı kıyamet günü savunucularına yönelterek onların iddialarını kanıtlamasını istemeniz gerekir, bizden bunların aksini kanıtlamamızı değil. Eğer birisi internette, Cleveland eyaletinde 15 metre uzunluğunda mor fillerin dolaştığını iddia etse, NASA’dan bunun aksini kanıtlamasını beklenir miydi? İspat etme yükümlülüğü, çılgınca iddialarda bulunanlara düşer. Carl Sagan’ın sıkça kullanılan sözünü anımsayın: Olağanüstü iddialar, eğer inanılır bulunması isteniyorsa olağanüstü kanıtlar ister.
Yine de, gökbilimcilerin artık Nibiru’nun olmadığına dair çok çok kuvvetli argümanları olduğunu düşünüyorum. Büyük bir gezegen (yada bir kahverengi cüce), Güneş Sistemi’ne doğru yaklaşıyor olsa yıllar öncesinden tüm gökbilimcilerin dikkatini çekmiş olurdu, hem bu yaklaşan objenin diğer objeler üzerindeki kütle çekim etkileri yıllar öncesinden dolaylı olarak tespit edilirdi, hem de kızılötesinde doğrudan tespiti mümkün olurdu. NASA Kızılötesi Astronomi Uydusu (IRAS), tüm gökyüzünü kapsayan ilk araştırmasını 1983’te yaptı. Eğer Nibiru gerçekten var olsaydı, o ve ondan sonraki araştırmalarda daha o zamandan tespiti yapılırdı. Ayrıca, eğer Güneş Sistemi’nin iç bölgelerine 3600 yılda bir büyük bir kütle giriyor olsaydı, bu iç gezegenlerin yörüngelerinde yıkıcı etkiler görüyor olurduk, fakat görmüyoruz.
Bunu anlamak için benim sözüme ihtiyacınız yok, sağduyunuzu kullanmanız yeterli. Nibiru’yu hiç gördünüz mü? 2008 yılında çok sayıda web sayfası Nibiru’nun 2009 ilkbaharında çıplak gözle görünmeye başlayacağını söylüyordu. Eğer büyük bir gezegen yada bir kahverengi cüce 2012’de gelecek şekilde Güneş Sistemi’nin iç kısımlarına doğru geliyor olsaydı, tüm dünya çapında profesyonel yada amatör yüzbinlerce gökbilimci tarafından takip edilebilir olurdu. Nibiru’yu gözleyen tek bir tane amatör gökbilimci tanıyor musunuz? Sky & Telescope gibi büyük ve popüler gökbilim dergilerinde hiç fotoğraf yada tartışma gördünüz mü? Bir düşünün. Eğer Nibiru var olsaydı kimse saklayamazdı.
19. Peki ya “2012” filminin korkutucu afişleri? Bizden bu kıyamet tehdidini onaylamamız için bu web sayfalarına bakmamızı istiyorlar.
Nibiru ve 2012 kıyametiyle ilgili sahte-bilim iddiaları, devlete olan güvensizlikle birleştirilerek, Columbia Pictures tarafından yapılan ve Kasım 2009’da vizyona girecek olan “2012” adlı film için izleyici kitlesi yaratabilmek için yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Filmin fragmanı, sinemalarda ve kendi web sayfasında gösteriliyor. Fragmanda, Himalayaları aşan bir büyük dalga görünüyor, sonrasında kelimeler beliriyor: “Gezegenimizdeki devletler, 6 milyar insanı dünyanın sonuna nasıl hazırlar?” –uzun bir sessizlik—“Hazırlamazlar” –uzun bir sessizlik—“Gerçeği öğrenin. Google’da 2012’yi araştırın”.
Filmin reklamları, tamamen kurgu eseri olan bir web sayfasını ( http://www.instituteforhumancontinuity.org/ ), dolayısıyla bilimsel gibi gösterilen fakat kurgu olan bir “İnsanlığın Devamı Enstitüsü” nü (The Institute for Human Continuity) de içeriyor. Websayfasına göre, bu enstitü, bilimsel araştırma yapmak ve kamuoyunu felakete hazırlamak amacıyla kurulmuş. Asıl görevi de, insanlığın hayatta kalmasını sağlamak. Web sayfasına göre, enstitü, devletlerin, iş dünyasının ve bilimadamlarının ileri gelenleri tarafından 1978’de kurulmuş. Dediklerine göre 2004 yılında, kurumdaki bilimadamları %94 kesinlikle dünyanın 2012’de yok olacağını onaylamış. Ayrıca site, insanları kimlerin kurtarılacağına dair düzenlenecek bir loto için kayıt olmaları konusunda teşvik ediyor ve hatta bir çalışan, kedisini lotoya ekleyip kabul de ettirmiş. Wikipedia’dan öğrendiğime göre bu tip “sahte” web sayfaları oluşturmak, “virütik pazarlama” (viral marketing) adı verilen yeni bir pazarlama tekniği imiş, bilgisayar virüslerinden esinlenerek bu isim konulmuş.
20. Bu konuda çok sayıda soru geliyor olması da bir kitap yada film için düzenlenen bir kampanyanın parçası olabilir mi, ne kadar çok kişi itiraz ederse, ortada bir komplo olduğuna dair o kadar çok “kanıt” olduğu fikrini verebilmek için?
Bu soruyu ben de kendime her gün soruyorum, çünkü Nibiru ile ilgili (ve çeşitli hizalanmalar ve kutup kaymalarıyla birlikte) gelen maillerin sayısı gitgide artıyor, bu tip soruların sayısı şimdilik haftada 20’yi buldu. Belli ki yaklaşan bir felakete dair insanların korkularını körüklemekte kazanılacak bir para var. Bu tip bir aldatmacanın bir kısmı “2012” adlı bilimkurgu felaket filmi için açıkça yapılıyor (19. Soruya bakın). Bir çok web sayfası, Nibiru hakkında kitaplar, kayıtlar ve hatta “hayatta kalma kitleri” satıyor. Çok üzücü ki, ilgilenilmesi gereken çok sayıda gerçek sorunumuz varken (küresel ısınma yada finansal çöküş gibi) insanlar bu gibi yalanlara yönlendirilebiliyor. Govert Shilling’in yazdığı yeni bir gökbilim kitabının (The Hunt for Planet X) en son bölümünde şu satırlar:
“Nibiru saçmalığının yükselen dalgalarını uzun ve şüpheli bakışlarla izleyen ve bu kozmik peri masalının yalan yanlış olduğunu bilimsel metodlar kullanarak gösteren arkeologlar ve gökbilimcilerin, yani yalanları ortaya çıkaranların yapması gereken çok iş var. Önümüzdeki birkaç yıl işlerini güçlerini bırakıp bunlarla uğraşacaklar. Ve 22 Aralık 2012 geldiğinde, yeni sahtebilim hikayeleri su yüzüne çıkacak ve tüm bu sirk dünyası en baştan başlayacak. Çünkü, Güneş Sistemi’mizdeki objeler kaç tane olursa olsun, her zaman bir tane daha gizemli “Gezegen X”’e ihtiyaç olmaya devam edecek.”
7 yorum:
işte bilimsel açıklama marduk falan hikaye
Çok güzel bir şekilde açıklamışsınız.
Aptal hurafelerin olduğu sayfalarda binlerce comment varken burayla pek ilgilenilmemiş gerçekten soru işaretlerine kesin yanıt olacak açıklamalar..Bizim gibiler hep olmalı ..
Bide madem MaYalar bu kadar ilerigörüşlüyse neden ispanyolların kendisini gelip bitirceğini örenememiş hep mrk etmişimdir..
SAygılar
Açıklama Kesin ve net.Uydurulan hikayeler sadece insanların gözünü korkutuyor.
Dikkat edelim. Bu tarz asparagas haberlerin duyuruların bir tek nedeni var. O da yukarda belirtilmiş "virütik pazarlama" yani PARA!
Bilim budur.
23 ARALIK 2012 TARİHİNİ BEKLEYİP GÖRÜCEZ BAKALIM.
Yorum Gönder